Kamuda verimliliği sağlayamamamızın en büyük nedeni maalesef içerik, mazruf, ürün, mahsul, sonuç, kazanç değil, görüntü, şekil, şov, zarf, “mış gibi” yapmanın ön plana çıkması en kötüsü de bu tür uygulamaların resmiyette de rağbet görüyor olmasıdır. Hemen hemen tüm kurumlarımız, yaptıkları çalışmalarını sosyal medyada paylaşma yarışı içerisindeler. Güzel ve faydalı çalışmaların-uygulamaların, örneklik teşkil etmesi açısından paylaşılması faydalı olabilir. Ancak son yıllarda giderek yaygınlaşan bu tür paylaşımlarda amacın-hedefin saptığı, faydalı uygulamaların örnek olması amacı dışında “ön plana çıkmak”, “yukarılara işaret vermek”, “ben de varım, beni de görün ” vs. mesajları ön plana çıkmış durumdadır.
Müftülüklerin paylaşımına bakıyoruz; hemen her gün bir etkinlik bir faaliyet,
konferanslar, seminerler, söyleşiler vs. genelde medyatik-tanınan, bilinen bir
şahıs, hatırı sayılır ücretlerle il il,
ilçe ilçe gezdirilir, programlar düzenlenir, yedirilir, içirilir, lüks
otellerde konaklatılır, video ve fotoğraflar çekilir, sosyal medyada “ falanca
şahsı ilçemizde ağırladık” mealinde paylaşımlar yapılır. Bu medya
kahramanlarına! ödenen dolgun ücretler de camilerden cemaatten toplanan
bağışlarla karşılanır. Diyanet İşleri Başkanlığı, bünyesinde on binlercesi
lisans ve lisansüstü derecesine sahip olmak üzere 100 binden fazla personeli
bulunan devasa bir kurumumuz. Kurumun, yapacağı her türlü eğitim,
bilgilendirme, kurs, seminer vb. faaliyetlerde görev verebileceği 10 binden
fazla yetişmiş (lisans ve lisansüstü –doktora derecesine sahip ) personeli
mevcut iken günün modasına uyarak medyatik şahıslara, yüklü ücretlerle
seminerler verdirmesi üzücü olduğu kadar, kendi varlığını, imkânlarını inkâr
etmek manasına da gelir.
Benzer durum
diğer kurumlarımızda da mevcut. Tamamına yakını lisans ve lisans üstü dereceye
sahip bir milyonun üzerinde çalışanı bulunan Meb.de de, öğretmenlerine-öğrencilere seminer vermek
üzere zaman zaman kurum dışından
görevlendirmeler yapılabilmektedir.
Hatta zaman zaman öğretmenlere verilecek bir saatlik eğitim için,
öğretmenlerin okullarındaki 7-8 saat ders boş geçebilmektedir. Burada da
görüldüğü gibi, şekil ve gösterişin ön plana çıkması, fayda-zarar hesabının yapılamaması,
bu tür faaliyetlerin seminer dönemlerinde, mesai saati dışında, hafta sonları,
şubat ve yaz tatillerinde vb. planlanmasını engellemekte, mazruf zarfa kurban
edilmektedir.
-Özel okullar ders anında (o anda dersi olan
öğretmenlerle) toplantı seminer yapıyor mu?
-Özel okullarda (sevk, rapor, gör-izinli, toplantı
vb. nedenlerle) derslerin boş geçmesi mümkün mü?
Tabi ki hayır, çünkü özel okullar bu tür
faaliyetlerini yaz, şubat tatillerinde, hafta sonlarında yaparlar.
Kamuya ait birçok uygun (Meb. Hizmet içi Eğitim
Enstitüleri, Diyanet Eğitim Merkezleri, Meb. Uygulama Otelleri, Öğretmen
evleri, Polis Evleri, Subay Evleri, Kamu kampları, her vilayette yer alan 200
civarı Üniversitelerin devasa binaları vs.),mekan var iken, birçok kamu
kurumunun seminer ve çalıştaylarının özel sektörün Lüks otellerinde
yapılmasının şov ve israf dışında mantığı, getirisi nedir? “Personelimize 5 yıldızlı……otelde eğitim verdik” paylaşımı
yapan Bürokratlara ,
“Burada asıl amacın eğitim mi, yoksa devlet imkânı
ile lüks otelde tatil mi olduğu, otel faturasının nereden karşılandığı, aynı eğitimin otel yerine devlet kurumlarında
yapılmasının ne tür bir sakıncası olduğu “ sorulmalı, sorgulanmalıdır.
Klasik kamu
anlayışını acilen terk etmeliyiz. 80 milyonun hakkı bulunan kamu kaynakları
kullanılırken, bir değil bin kez düşünülmelidir. Bütün faaliyetlerde,”
getiri-götürü, kazanç-zarar, ürün-maliyet” hesaplamaları yapılmalı, bu
hesaba göre yapılmasında gerçekten fayda bulunan faaliyetler
gerçekleştirilmelidir. Aksi halde yapılan her kuruş harcamada, 80 milyonun kul
hakkına girileceği unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder