Ülkemiz hemen her alanda hızla büyüyor, gelişiyor. Görünürde yeni nesil çok
şanslı, hiçbir eksiklikleri yok. “Yedikleri önlerinde yemedikleri
arkalarında”. Daha ilkokul çağındaki çocuklar bile 2-3 bin liralık
telefona sahipler. Eskiden bayramdan bayrama yeni ayakkabı ve giysiler alınırdı
çocuklara. Şimdiki çocukların dolaplarında elbiselerini koyacak yer yok,
ayakkabılarının sayısını bilmiyorlar. Eskiden tek odalı odada tüm aile yaşamaya
çalışırken, günümüz çocuklarının, bilgisayarlı, mobilyalı müstakil lüks
odaları mevcut. Eskiden, genelde tüm çocuklar en az yarım saat yürüyerek,
çamurlu yollarda, yağmurda ıslanarak, güneşte terleyerek okullarına
ulaşabiliyor iken, şimdiki çocuklar kapılarından bindikleri kaloriferli-klimalı
servislerle okullarına gidip geliyorlar. Sıcak ve soğuk havalarda sokaklarda
oynamıyorlar, üşümüyorlar, terlemiyorlar. Okul dışındaki tüm zamanları
bilgisayarlarının başında “sanal ortamda” geçiyor.
Bütün bunlara baktığımızda, “yeni nesil ne kadar da şanslı bizim
zamanımızda yokluk-kıtlık vardı bizler bu imkânlardan yoksunduk” denilebilir.
Ancak durum hiç de öyle değil, bu çocuklar şanslı gibi görülmelerine rağmen
aslında çok şanssızlar.
Neden mi?
1.Bu çocuklar yokluk görmediler, yokluk nedir? bilmiyorlar. Yokluğu
bilmeyen birinde merhamet ve vicdan gelişimi sağlıklı gelişemez, aç kalmayan
acın halini anlayamaz.
2.Yeni nesil çocuklarının oyunları da arkadaşlıkları da sanal. Sokakta
arkadaşlarıyla oynamayan, koşturmayan, terlemeyen, kavga etmeyen, düşüp
yaralanmayan vs. çocuklar nasıl sosyalleşebilecek, nasıl paylaşmayı,
yardımlaşmayı öğrenecek? Bu çocukların fizikken ve ruhen sağlıklı
olmaları mümkün mü? Asosyal, hareketsiz- sağlıksız ve obez nesiller geliyor
maalesef.
3.Günümüzde oyuncak sektörü de çok gelişti, çocuklar mutlu olsunlar diye,
her yaş grubuna göre çok zengin oyuncaklar çocuklarımızın emrinde. Peki,
çocuklarımız mutlu oluyorlar mı? Maalesef hayır. Oyuncakların, çocukların
sağlığını tehdit ettiği kanserojen maddeler ihtiva ettiği tehlikesi bir yana,
bu kadar bol ve kolay ulaşılan oyuncaklar çocukları çok mutlu etmiyor,
oyuncaklardan hemen bıkılıyor, oyuncaklar bilinçlice kırılıyor bozuluyor.
Eskiden yokluk dönemlerinde, ebeveynlerinin de yardımıyla, doğal
malzemelerden mamul el emeği oyuncaklar, bizzat çocuklar tarafından planlanır
ve üretilirdi. Bu sayede, oyuncakların kıymeti bilinir, oyuncağını üreten
çocuklar, planlama, strateji, muhakeme ve el becerisi yetenekleri gelişmiş
sağlıklı bireyler olarak yetişirlerdi.
4.Günümüz çocuklarının her istediği hemen alınıyor-yapılıyor. “Yok, olmaz,
hayır vs. “ kavramlarını öğrenmeyen çocuğun, büyüdüğünde iş ve aile hayatında
tutarlı ve makul olabilmesi mümkün mü?
5. Maalesef bazı ebeveynler, şımarıklığı ”özgüven” sanıyorlar ve
çocuklarının şımarıklığını, haddini bilmezliğini destekliyorlar. Nerede,
kiminle nasıl konuşacağını bilmeyen, tavsiye almayan, istişareden habersiz “her
şeyi bilen!” ukala bir nesil geliyor.
6.Eskiden geniş ailelerde büyüyen çocukların, büyükanne ve dedeleriyle
ilişkileri ve muhabbetleri çok farklıydı. Yaşı 40-50’lerin üzerinde olan birçok
kişi, pek çok bilgi ve görgüyü, aynı zamanda ilk öğretmenleri de olan büyükanne
ve dedelerinden öğrenmişlerdir. Çekirdek aileye sahip yeni nesil çocukları
maalesef bundan da mahrumlar.
7.”Sorumluluk” duygusunu da öğretemiyoruz çocuklara, evde ebeveynler
sorumluluk vermiyorlar çocuğa. Çocuğun aile hayatında bir görevi bir
sorumluluğu yok. Çocuk kirletiyor anne temizliyor, çocuk dağıtıyor, abla
toparlıyor, odasındaki çöpü bile boşaltmayan çocuk yarın büyüdüğünde toplumda,
ailede sorumluluklarını nasıl yerine getirecek.
8.Günümüz çocuğunun en büyük handikaplarından biri de sağlıksız beslenme.
Eskiden bu kadar bol yiyecekler, AVM. ler yoktu, yiyecek- içecekler azdı,
doğaldı, sağlıklıydı. Günümüzde her köşede bol çeşitli, cazip vitrinli
marketler, hazır sağlıksız gıdalar ve sağlıksız içecekler çocuklarımızın
sağlığını ciddi şekilde tehdit ediyor.
8.Günümüz çocuklarının en büyük amacı, eğlence. zevk ve sefa. Gelecek
hedefi, gelecek kaygısı gelecek planlaması maalesef yok. Yeni nesil çocukları,
yorulmadan, çalışmadan dinlenme ve eğlenmenin makul ve sürdürülebilir
olmadığının farkında değiller.
9.Sorumluluk duygusu öğretilemeyen ve bu kadar şımarık büyüyen çocuğun
bencil olmaması mümkün mü? Güneş, adeta çocukların etrafında dönüyor. Bırakın
başkasına yardımı, kendi ihtiyaçları bile yakınları tarafında karşılanan
çocuklarda bencillik had safhada. En küçük bir talepte bile “bana ne, niye ben
yapıyorum, ben yapmam vs.” bencillik yüklü itirazları işitirsiniz.
ABD Houston Polis Müdürlüğü tarafından hazırlanmış ve kentteki tüm evlere
ve okullara dağıtılmış bir belgede geleceğin suçlusunu yetiştirmenin 8
kuralından bahsedilir. (http://rdasya.blogspot.com/2012/03/gelecegin-suclusunu-yetistirmenin-8.html) Bu belgeye göre;
“Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin 8 Basit Kuralı Şunlardır;
1 – Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başla! Bu şekilde o
herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.
2 – Kötü sözler söylediği zaman, gül. Böylece o kendisinin akıllı
olduğuna inanacaktır.
3 – Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretme, 21 yaşına gelince kendisi
karar versin, diye bekle.
4 – Yerde bıraktığı her şeyi kaldır! Kitaplarını, ayakkabılarını, elbiselerini,
onun için her şeyi sen yap ki o bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye
alışsın.
5 – Onun önünde sık sık kavga et ki, bu sayede aile bir gün parçalanırsa o da o
kadar şaşırmasın.
6 – Ona istediği kadar harçlık ver ki, hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın
ne olduğunu öğrenmesin.
7 – Yiyecek, içecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getir ki
istediklerini her zaman elde etmeye alışsın.
8 – Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tut ki onların
hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.
Bütün bunları ve buna benzerleri yaparak yetiştirdiğin O’NUN, günün birinde
başına gerçekten bir bela gelirse, kendinden özür dile ama onu felaket dolu bir
hayata hazırladığın için kendine teşekkür etmeyi de ihmal etme.”
Sorumluluktan
habersiz, yokluk, kıtlık bilmeyen, tornavida tutmasını beceremeyen, el becerile
sıfır, şefkat, merhamet, paylaşma, arkadaşlık, dostluk duyguları gelişmemiş,
sanal ortamda, sanal oyunlar, sanal arkadaşlıklar, sanal beğenilerle gününü gün
eden, sağlıksız beslenen, fiziki ve sosyal aktivitelerden yoksun sağlıksız,
sorunlu nesiller geliyor maalesef. Devletimiz, bütün ilgili kurumları ve
paydaşları ile “kırmızı alarm” vermeli bu sorun, “acil çalışılması ve acil
önlem alınması gereken birinci sorun olarak” ele alınmalı çözümler
üretilmelidir. Aksi halde geleceğimiz maalesef tehlikededir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder