Tarih boyunca dünyamızı tehdit eden, kitleler halinde ölümlere sebep olan, sıtma, veba, suçiçeği, kolera, cüzzam, aıds, tifüs gibi birçok salgın hastalık olagelmiştir. Ancak bunların hiçbiri günümüzdeki korona virüs salgını gibi dünyanın tamamına yayılmamış, tüm ülkeleri tehdit etmemişti. Günümüzde globalleşme, ülkeler arası sirkülasyon maalesef kısa sürede salgının hemen hemen tüm dünyaya yayılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir.
Yakın bir tarihte yine Çin merkezli sars virüsüyle
sarsılan dünya bugün korona virüsü adı verilen ve son derece hızlı yayılan bir
virüsle karşı karşıya. Çok değil 5 – 6 ay evvel insanlar virüs salgınlarını
sadece fantastik bir film senaryosu olarak görürken 12 milyonluk koca bir
şehrin bir anda karantinaya alınmasıyla bütün dünya gerçeklerle burun buruna
geldi.
Çin’in Wuhan şehrinde İlk kez Aralık ayında görülen
ve ‘2019-nCoV’ olarak adlandırılan virüs, korona virüs ya da corona virüsü
adıyla biliniyor. Tedavisi olmayan bu ölümcül virüs tüm dünyada hızla
yayılıyor. Virüsün ulaşmadığı ülke kalmadı gibi. Özellikle İtalya, İngiltere,
ABD gibi gelişmiş ülkelerde can kaybında ilk sıralarda yer alıyorlar.
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgınla ilgili
birçok önlemler alınsa da virüsün yayılmasına ve öldürmesine maalesef engel
olunamıyor. Virüs yayıldıkça önlemler artırılıyor. Bu gün itibariyle yurt içi
ve yurt dışı seyahatler kısıtlanmış, kafeler, barlar, berberler, saunalar,
düğün salonları, camiler, okullar, kreşler… vs. kapatılmış durumda. Her
vatandaşın alınan önlemlere harfiyen riayet etmesi virüsün yayılımını
engelleyecek, kayıplarımızı azaltacaktır.
“Her şerde bir hayır vardır” denir. Bu “şer” den de hayırlar edinmek biraz da
bizim elimizde. Bu süreçte edindiğimiz bazı alışkanlıklarımızı/uygulamalarımızı
bu salgın bitip gittikten sonra da sürdürmemiz bizim lehimize olacaktır.
1.Ellerimizin sık sık sabunla yıkanması zaten bizim
örfümüzde, dinimizde, kültürümüzde de var olan temizliğimizin bir gereğidir,
sürdürülmelidir. ”Temizlik imandan gelir”
2.Yiyecek ve içeceklere çıplak elle hiçbir zaman
dokunulmamalı, açıkta yıkanmadan tüketilen gıdalar satılmamalıdır. Pazarlarda
sebze ve meyvelerin elle seçilmesi, marketlerde ekmek, simit, pahaca vb.
gıdaların poşetsiz satılması, kuru yemiş dükkânlarında müşterilerin elleriyle
kuru yemişlere dokunup tatmaları engellenmelidir.
3.İnsanlarlara neredeyse nefeslerini hissedecek
kadar yaklaşılmamalı, sosyal mesafe her zaman korunmalıdır.
4.Tokalaşma ve sarılmayı çok abartmıştık, işin
hijyen ve mahremiyet yönleri de göz önüne alınarak normal süreçte de tokalaşma
ve sarılma istisnai hale getirilmelidir.
5.Toplu yaşam alanlarının her zaman sağlığımızı
tehdit eden riskli bölgeler olduğu, buralarda yeterli hijyen şartları
sağlanamadığı müddetçe sağlığımızın tehlikede olduğu asla unutulmamalıdır.. Camiler, Kafeler, barlar,
düğün salonları, askeri kışlalar, ceza evleri, hastaneler, yaşlı bakımevleri,
kreşler okullar, öğrenci yurtları vb. mekânlar için yapılacak yeni
çalışmalara/araştırmalara göre alınan bazı önlemler kalıcı hale getirilmeli,
titizlikle uygulanmalıdır.
6.Okullarda günlük ders saatleri olabildiğince
azaltılmalı, öğrencilerin toplu halde okulda bulundukları süre kısaltılmalıdır.
Bazı dersler, birçok sanatsal, kültürel ve akademik kurslar, yabancı dil
kursları, sınavlara hazırlık kursları, destekleme ve yetiştirme kursları, bu
süreçte edinilen tecrübelerle internetten yada tv.den uzaktan eğitim yoluyla verilmelidir. Bu
uygulama ile risk azaltılarak güven içinde çok düşük maliyetle eğitim hizmeti
verilmiş olur.
7. Sigara ve alkol gibi sağlığımızı direk tehdit
eden zararlı maddelerin kullanım alanları daha da sınırlandırılmalı,
duraklarda, çarşıda, pazarda, sokakta, parklarda özetle kişilerin özel
konutları ile bu maddelerin kullanımı için açılan özel mekânların dışında bu
maddelerin kullanımı yasaklanmalı, kullanmayanların zarar görmeleri
engellenmelidir.
8.Belediyelerimizin toplu ulaşım araçları genelde
çok kalabalık oluyor, tabir yerindeyse insanlar belediye otobüslerinde “balık
istifi” gibi kucak kucağa seyahat ediyorlar. Böyle bir ortamda, rahatsız
birinin, hastalığını etrafındakilere bulaştırmaması neredeyse imkânsız. Bu
kalabalığın bir sebebi de kamu toplu ulaşım araçlarından 65 yaş üstü
vatandaşların hiçbir kıstas olmaksızın tamamının ücretsiz yararlanmalarıdır. 65
yaş üstü emekli kesimin genelde ihtiyaç için değil de vakit geçirmek için
ulaşım araçlarını kullandıkları, sadece ekmek almak için bile başka semtlere
gidip geldikleri bilinen gerçeklerdir. Bu uygulama tekrar gözden geçirilmeli,
tamamen kaldırılmayacaksa bile hiç olmazsa mesai başlama ve bitiş saatlerinde
ücretsiz binişleri engellenmeli, ücretsiz biniş hakları asla sonsuz olmamalı,
günlük iki binişle sınırlandırılmalıdır. İhtiyacı için kullanacaklara bu
yeterlidir, sınırsız biniş hakkı verildiği sürece otobüslerde kalabalığı
engellemek, sağlıklı bir ortam oluşturmak mümkün değildir.
9.Son yıllarda aile içerisinde bile çok bireysel
davranıyorduk. Aile fertleri günlerce aynı sofrada bulaşamayabiliyorlardı. Aile
içi iletişim yok gibiydi. Bu salgın nedeniyle yaşadığımız zorunlu ev
hapsi, muhabbet eşliğinde maaile yemek yemek, evde cemaatle namaz
kılmak, namaz dua ve surelerinin tekrarı, ilmihal sohbetleri, ailece spor/egzersiz
çalışması, hatıra ve anıların paylaşımı, evde yapılması gereken faaliyetlerin
birlikte planlanması ve hep birlikte yapılması vb. gibi, salgın sonrasında da
sürdürmemiz gereken güzel davranışlarımızın başlamasına vesile oldu.
10. Bu salgın, ırkı, dini, rengi, cinsiyeti, sosyal
statüsü, maddi durumu vs. ne olursa olsun tüm insanların aynı gemide, aynı
riskte olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı bize. Tehdit tüm insanlığa.
Kimse “layüsel” değil. Herkes aklını başına toplamalı, katı egoizme son verilmeli,
dünya nimetleri olabildiğince adil paylaşılmalı, bir ülkedeki sorun tüm
ülkelerin ortak çalışmalarıyla giderilmeye çalışılmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder