Eskilerin “Terbiye” dedikleri Eğitim;”Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme faaliyeti” olarak tanımlanır. Öğretim de “Belli bir amaca göre gereken bilgileri verme işi, tedris, tedrisat, talim.” dir. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere eğitim, ve öğretimi de içine alan daha kapsamlı bir kavramdır. (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_bts&arama=kelime&guid=TDK.GTS.5ce79fed81eef7.66768197)
Genelde eğitim ve öğretim kavramları karıştırılır , Bazen eğitim yerine
öğretim, kimi zaman da öğretim yerine eğitimi kullanırız. Oysaki bu iki
kavramın ifade ettiği anlam ve süreç birbirinden oldukça farklıdır.
Kendisiyle ve çevresiyle barışık, vatanını milletini seven, yaptığı işin en
iyisini yapmaya çalışan, milli, manevi ve toplumsal değerlere önem veren,erdem
değerleri benimsemiş, iyi insan, iyi vatandaş yetiştirmek ise hedefimiz
eğitimi önceliyoruz demektir.
Sadece bir yarışı (sınav) kazandırarak iyi okullarda okuyup
“doktor, Mühendis, Hakim ....vb. mesleklere sahip,kendisini hiç bir
değerle kayıtlı görmeyen bireyler yetiştirmekse amacımız “öğretim” den eğitime
geçememişiz demektir. Maalesef ülkemizde “eğitim” den ziyade
“öğretim” yapıldığı hepimizin malumudur.
Öğrencilere, müfredatı belirlenen konular LGS, YGS’ye yönelik bir yarış
içerisinde öğretilmeye çalışılmaktadır. Bu tür sınavlarda en çok net
çıkartmaktır amaç. Bunu becerebilen öğrenciler sistem tarafından
“başarılı” olarak tescillenir. Testlerde iyi net çıkartan “Başarılarını”
çözdükleri testlerle tescillediğimiz bu öğrencilerin kahir ekseriyeti, çöplerini
yere atmama, yere tükürmeme,israftan kaçınma, yalan söylememe, hayvanlara zarar
vermeme vb. davranışlarda sürekli uyarılara ihtiyaç duymaları düşündürücüdür.
Bu durum öğretim yaptığımızın, ama eğitimi ıskaladığımızın bir göstergesidir.
1930’lu 40’lı yıllarda öğretmen yetiştiren “Köy Enstitüleri” nin bünyesinde
9 aylık hızlandırılmış eğitimle geçici köy öğretmenleri yetiştirilmiş bunlara,
“öğretmen” e göre daha kapsamlı bir kavram olan “Eğitmen” denmişti.(Bkz.
https://www.researchgate.net/publication/317039044_CUMHURIYET_DONEMINDE_KOY_EGITMEN_KURSLARI)
Amerika Birleşik Devletlerinin eski başkanlarından Theodore Roosevelt’ın “Bir
insanı ahlaken eğitmeden sadece zihnen eğitmek topluma bir bela
kazandırmaktır.” özdeyişi konumuzu özetler niteliktedir.
Eğitimin en temel amacının, kısaca“iyi insan, iyi vatandaş” yetiştirmek
olduğu Milli Eğitim Temel Kanununda açıkça yazılıdır; ( Türk Milli Eğitiminin
genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,………..; Türk Milletinin milli,
ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve
geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan,
insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı
görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar
olarak yetiştirmektir. “ (1739 sayılı-Milli Eğitim Temel Kanunu, madde 2”)
Buna göre okullarımızda sadece akademik başarı yarışı yaptırmak yerine,
öğrencilerimize değerler eğitimi verilmeli, yarının, düzgün, işini iyi yapan,
vatanını, milletini seven, kendisi ve çevresiyle barışık, sorumluluk sahibi
”Allah'tan korkan kuldan utanan “ hekimleri, avukatları, mühendisleri,
şoförleri, ustaları, aşçıları, temizlik elemanları, servis elemanları vs.
yetiştirilmelidir. Aksi takdirde başkalarının hakkına saygı göstermeyen, kendi
çıkarını toplumsal çıkardan daha fazla önemseyen İyi öğretim almış fakat
insani değerlerden yoksun bir doktorun da avukatın da, bilgisayar mühendisinin
de vs. bu millete bir faydasının olmayacağı malumdur. Temel insani değerlerden
yoksun doktor hastasını kandırabilir, maddi kazanç için gereksiz tahlil, tedavi
uygulayabilir, organ mafyasının ve ilaç firmalarının menfi amaçlarına hizmet
edebilir, aynı durumdaki avukat müvekkilini ayrı, karşı tarafı ayrı ve
aynı anda kandırıp sömürebilir, benzer bilgisayar mühendisi ürettiği anti virüs
programlarını satabilmek için bilgisayarlarımıza virüs gönderebilir, çok iyi
yetişmiş bir inşaat mühendisi çelikten çimentodan çalarak çürük binaların
yapılmasına neden olabilir,bu değerleri veremediğimiz aşçımızın sağlıksız ve
hijyen kurallara uyulmadan ürettiği yemeklerini yemek zorunda kalacağımızı
unutmamalıyız.
Sonuç olarak, en
genel biçimde “bireylerde istendik davranışları geliştirme süreci” olarak
tanımlanan eğitimin hedefi, ahlaklı, insani, manevi ve kültürel değerleri
benimseyen, ailesini, vatanını, milletini seven, kendisine ve çevresine
faydalı, dürüst, düzgün insanlar yetiştirmek olduğu hiçbir zaman unutulmamalı,
bütün çalışmalar bunun üzerine kurgulanmalıdır. Çocuklarımıza önce ailede,
akabinde okul çağının başlamasıyla okullarda tüm insani, toplumsal, ahlaki
değerler belletilmeli, yaşam biçimi haline getirilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder