17 Mayıs 2021 Pazartesi

ÇOCUKLUKTA DİNİ GELİŞİM

 

                                                                                                                                   1


Çocuk ruhu, yetişkin insanlarınkinden tamamen farklı bir takım özelliklere sahiptir.[1] Bu nedenle çocuğu tanımak, onun ruh ve beden gelişimini doğru olarak tespit etmek, ona göre uygun olan eğitimi verebilmek için önemlidir. Çocuğun gelişim derecesine göre, eğitim ve öğretimin konuları, seviyesi ve süresi tespit edilmelidir. Meselâ, iki-üç yaşlarındaki çocuklara okuma-yazma öğretmek için çalışmak boşuna bir çaba olacaktır. Çünkü birey, belli bir olgunluk seviyesine gelmeden önce belli becerileri kazanamaz. Çocuğun gelişmesi dikkatle müşa­hede edilerek, belirli gelişim dönemlerinde, ona uygun eğitim yapılırsa başarıya ulaşılabilir. Kabiliyetler tam gelişmeden yapılacak eğitim başarısızlıkla sonuçlanacağı gibi, çocuğun öğretimden kaçması, okulu, kitabı, eğitimi sevmemesi gibi olumsuz sonuçlar da doğurabilir.[2] Din öğretimi bakımından konu daha da önemlidir. Çocuğun gelişim özellik­lerine uygun olarak yapılmayan din öğretimi fayda sağlamayacağı gibi, çocuğun ruh sağlığını da tehdit edebilmektedir.[3] Büyük İslam alimi Gazali bu konuda şöyle der: “Öğrencinin anlayışını iyi tespit et­mek, kaldırabileceği kadar ders vermek, aklının ermeyeceği veya kal­bine usanç getiren, yahut aklını zorlayan konuları tekrar edip durma­mak gerekir.”[4]

Bütün bunlardan dolayı din öğretiminde ferdin gelişim özellikle­rinin çok iyi bilinmesi ve bu özelliklere uygun eğitim ve öğretimin yapılması gerekmektedir.

Çocuğun gelişim dönemleri, daha iyi incelenebilmesi için, belli yaş gruplarına göre bir tasnife tabi tutulur. Psikoloji kitaplarında  bu tasnif genelde şu şekilde yapılmaktadır.[5]

a)Bebeklik Çağı                       : 0-2 yaşlar arası

b)İlk Çocukluk Çağı (Oyun)      :2-6 yaşlar arası

c)Son Çocukluk Çağı (okul)      : 6-12 yaşlar arası

Burada çocuğun  gelişim çağlarına göre dini gelişim durumlarının incelenmesi faydalı olacaktır.

Çocuk, bir din  duygusuna sahip olarak dünyaya gelmektedir. Psikoloji biliminin bu tespitine[6] Paralellik arz eden bir hadis de mevcuttur. Hz.Peygamber bu hadisinde “Her

                                                                                                                                    2

doğan fıtrat üzere doğar, fakat çocuğun ebeveyni (anne-babası) onu Yahudi iseler Yahudi, Hris­tiyan iseler Hristiyan veya Mecusi iseler, Mecusi yaparlar,”[7] demek suretiyle, bütün insanların dini kabul edecek kabiliyette dünyaya geldiklerini vurgulamıştır.

Bebeklik çağının sona ererek, ilk çocukluk çağının başladığı dönemde, çocukta doğuştan gelen din duygusu, yavaş yavaş uyan­maya ve kendisini hissettirmeye başlar.[8] Böylece üç yaşından sonra çocuk, dini bir söz, bir korku ve davranışla ilgilenmeye başlar.[9]

“Taklit çağı” ya da “oyun çağı” da denilen ilk çocukluk döneminde, çocuğun algı dünyası gelişir, çevresinin genişlemesiyle beraber kelime haznesi de zenginleşir. Buna paralel olarak da çocukta zihinsel, sosyal ve moral yönden gelişmelerle birlikte kazanılan tutum ve davranışlar, çocuğun benliğini oluşturmaya başlar. Ancak bu devrede dini inançlar henüz tam bir açıklıkla kavranamaz. Bu dönemde çevrede görülen her şey, çocuk tarafından taklit edilir. Etrafındakilerin, Allah’a dua ederken, namaz kılarken görülmesi, çocuğun bilincine girer. Fakat bu devrede henüz zihin yeterince gelişmediğinden, çocuk bu hareketleri bilinçli bir duruma sokamaz. Bu dönemdeki çocuğun kullandığı dini sözler, anlama sonucu oluşmuş değil, sadece taklit edilerek öğrenilmiştir. Bu dönemin başlarında çocukta animist, daha sonraları da antropomorfist anlayış görülmeye başlar.[10] Dört yaş civarında Allah hakkında fikir yürütmeye başlayan çocuklar için bu devre, dini dünyaya olan ilgilerinin altın çağıdır. Bu dönemde çocuk, Allah’ı büyük bir insan gibi hayal eder. Çevresindeki büyükler gibi Allah da çocuk tarafından, onun hizmetine hazır bir koruyucu olarak görülür. İlk zamanlarda hayale dayalı olan Allah an­layışı, zamanla bağlılık, güven ve saygı duygularıyla birlikte, evrensel bir otorite olarak Allah’a doğru yönelir. Altı yaşındaki çocuk Allah’ı evrendeki varlıkların yaratıcısı olarak tasarlar, fakat hâlâ O’nun gökte olduğunu düşünür. Ancak 10 yaşından itibaren çocuklarda soyut Allah inancı oluşmaya başlar.[11]

Çocuk, ilk çocukluk döneminde çevresinin diniyle ilişkiye gir­mekte, gelecekte yaşayacağı dini, bu dönemde temellendirmeye başlamaktadır.[12] Bu dönemde çocuklarda dini merak fazla olduğun­dan, dinle ilgili çok soru sorarlar   ve aldıkları cevapları tereddüt et­meden kabul ederler. Bu devrede çocuğun dini kavramları realisttir. Allah onun için, tanıdığı kimselerden farklı giyinen, saçı, sakalı olan kimsedir. Melekler, beyaz kanatlı insanlardır. Cennet, her isteğin karşılandığı yerdir. Bu dönem çocuklarının dine olan ilgileri ego­santriktir. Dua, istenilen bir

 

                                                                                                                          3

şeyin elde edilmesi için bir yol, Allah ise arzu edilen bir şeyi yerine getiren kimse gibi düşünülür.[13]

Çocuğun hayal gücü beş-altı yaşlarında iyice artar. Gittikçe gelişen öğrenme ve anlama merakı, dini alanda da kendini gösterir. Toplumun inançları çocuğu etkiledikçe, onda önceleri taklide dayalı olarak görülen din, yavaş yavaş zihninde anlaşılıp kavranmaya başlar. Çocuk, çevresinde oluşan, dini olay ve konular hakkında, devamlı sorular sorar. Dini hikayelerle, cennet, cehhennem, melek, şeytan, cin, doğum, ölüm, sevap, günah vb. konulara büyük bir merak duymaya başlar.[14]

İlk çocukluk dönemindeki çocuğun dini inanç ve tutumlarının oluşumunda, çocuğun ailesi etkili bir faktördür.[15] Çocuktaki dini uyanış yetişkinlerin ilgi, teşvik, destek ve örnek olmalarına büyük ölçüde bağlıdır. Çocuğun sorduğu dini içerikli sorulara büyükler tarafından verilecek doyurucu cevaplar onun dini uyanışına yardımcı olmak­tadır.[16]

“Okul dönemi”,“Son çocukluk veya “okul çağı” olarak da adlandırılan  dönem, ilköğretim birinci devresini kapsayan genellikle altı-11 veya 12 yaşlar arasıdır. Bu çağda çocuklar, beş duyuyu, bedeni, zihni, sosyal, ruhsal, psikomotor, vb. gelişimlerini yeterince tamamlamış, içinde bulunduğu toplumun değerlerini kabullenmeye, kurallarına uymaya başlamış,[17] kendilerine verilecek bilgileri anlamaya ve öğrenmeye hazır hale gelmişlerdir.[18] Hz.Peygamber de, yedi yaşından itibaren çocukların namaza başlatılmalarını tavsiye ederek[19] bu yaşın eğitim yönünden önemini vurgulamıştır.

Yedi yaşından itibaren genellikle, çocuğun Allah tasavvuru oldukça açıklık kazanmaya başlar. Bu dönemde çocuklar Allah’ın, kendisinin ve diğer varlıkların yaratıcısı olduğunu ifade edebilmekte,[20] günah, sevap, melek, şeytan vb. dini kavramların manalarını bilebil­mektedir. Altı yaşından önce Allah’ı, insani özelliklerle düşünen çocuğun, Allah anlayışında, yedi yaşından başlayarak 11 yaşına doğru seyreden gelişmeler görülür. Antropomorfik kavrayışın yerini git gide sembolik ve ruhani anlayış alır. Allah’ın insandan farklı olduğu, ve O’nun her yerde olduğu anlayışı gelişir. Nihayet 12 yaşındaki çocukta ruhanileşmiş bir Allah inancı kesinleşir.[21] Bu yaşlarda çocuk, hayali din duygusundan ziyade, yavaş yavaş zihinle anlaşılan bir dini kavramaya başlar.[22] Artık bu dönemde, çocukların Allah’ın varlığı konusunda şüpheleri bulunmamaktadır.[23]

                                                                                                                       4

Nitekim 7-12 yaşları arasındaki çocuklar üzerinde yapılan bir araştırma sonucunda, kız ve erkeklerin nerede olursa olsun büyük oranda Allah’a muhtaç olduk­larını ifade ettikleri ve O’na güvenip bağlanmak, sığınmak istedikleri görülmüştür.[24]

Bu çağın başlarından itibaren çocukta çok derin ahlâk duygusu görülmeye başlar.[25] Yedi ilâ 11 yaşları arası, vicdan denilen üst-benin oluştuğu ve ahlâki şuurun geliştiği bir dönemdir. Çocuk 9-10 yaşlarından itibaren iyi-kötü, haklı-haksız kavramlarını ayırt edebilecek bir seviyeye ulaşmıştır.[26]

Buraya kadar görüldüğü gibi, din duygusuna sahip olarak dün­yaya gelen çocuk, üç yaşlarından itibaren dinle ilgilenmeye, dini içerikli sorular sormaya “antropomorfist” ve “egosantrik” anlayışla Al­lah’ı tasavvur etmeye, yakınlarında duyup gördüğü dini söz ve ibadetleri taklit etmeye başlamaktadır. Altı yaşından itibaren ise çocuğun bedeni, zihni, sosyal, ruhi ve psikomotor yönlerindeki gelişmelere paralel olarak, dini duygu ve düşüncelerinde de hissedilir ilerlemeler görülmektedir. Artık yedi yaşından itibaren çocuk, Allah’ı kendisinin ve bütün varlıkların yaratıcısı olarak görmeye başlamakta ve 11 yaşlarına doğru Allah tasavvurundaki antropomorfik anlayışın yerini giderek ruhani anlayış almaktadır.

Çocuğun bu dini gelişiminde, başta ailesi olmak üzere, sosyal çevrenin ve eğitimin etkisi bulunduğu[27], ve aynı zamanda onun inanç şeklinin de, büyük oranda gördüğü eğitime dayandığı[28] gerçeği, çocuğa bu dönemde verilecek din eğitiminin,ailede anne baba ve diğer fertlerin çocuğa iyi örnek olmalarının önemini ortaya koymak­tadır. Bovet’in de ifade ettiği gibi din duygusu kendiliğinden gelişir diye çocuğa din eğitimiyle yardımcı olmamak, onun zararlı etkilerin altında kalmasına sebep olabilir. Çocuğun gelişim özelliklerine uygun bir seviyede verilecek din eğitimiyle, onun dini gelişmesini        sağlıklı bir şekilde sürdürmesinin sağlanması, yetişkinlerin başta gelen görevle­rinden olmalıdır.

 

 

 

 

 

 

BİBLİYOGRAFYA

ARMANER, Neda,  Din Psikolojisine Giriş I, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1980.

AY, Mehmet Emin, Çocuklarımıza Allahı Nasıl Anlatalım, Timaş Yay., İstan­bul, 1994.

BAYMUR, Feriha, Genel Psikoloji, İnkılap Yayınevi, İstanbul, 1984.

BİLGİN, Beyza,İslâm ve Çocuk, Diyanet İşleri Başkanlığı yayını, Ankara, 1991.

BOVET, Pierre, Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi,İş Bankası Yay. Ankara, 1958.

DALATLAT, Ziya, Çocuk ve Genç Ruhu, Yeni Matbaa, Ankara, 1956.

GAZALİ, İhya-i Ulüm-id-din, çev. Ali Arslan, Arslan Yayınları, İstanbul, 1978.

GÖVSA, İbrahim Alaaddin, Çocuk Ruhu, Milli Eğitim Bakanlığı Yay. İstanbul, 1952.

HÖKELEKLİ, Hayati, Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.

JACQUİN, Guy, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri,  Remzi Kitabevi, İstanbul, 1964.

JEFSİLD, T. Arthur, Çocuk Psikolojisi, çev. Gülseren Günce, S. Yay. Ankara 1979.

KOMİSYON,Çocuk Psikolojisi, çev. İ.N.Özgür, İbrahim Özgür Yayınları, İstanbul, 1979.

MÜSLİM, Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccac el-Kuşeyri,Sahih,I-V,c. Beyrut, 1956.

ÖZBAYDAR, Belma, Din ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, Baha Matbaası, İstanbul, 1970.

ÖZTÜRK, Muallâ, ”Din Eğitimi ve Çocuk Ruh Sağlığı”, Türkiye 1.Din Eğitimi Semineri, İlahiyat Vakfı Yayınları (Ankara, 1981), s.206-210.

PARLADIR, Selahattin, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1996.

PAZARLI, Osman, Din Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1982.

SELÇUK, Muallâ, Çocuğun Eğitiminde Dini Motifler, TDV. Yay. Ankara, 1991.

VERGOTE, Antoine, ”Çocuklukta Din” çev. Erdoğan Fırat, Ankara Üniversitesi İla­hiyat Fakültesi Dergisi, XXII, (1978), s.315-329.

YAVUZ, Kerim, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1981.                                                                                                                           

 

                                                                                                                     .        

Kaynaklar

[1]İbrahim Alaaddin Gövsa, Çocuk Ruhu, MEB.yay. İstanbul 1952, s.27

[2]Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslamiyetin Eğitime Getirdiği Değerler, Damla Yay., İstanbul,1982, s.193,194

[3]Bu konuda geniş bilgi için bkz. Muallâ Öztürk, “Din Eğitimi ve Çocuk Ruh Sağlığı, T.1.DES. İlahiyat Vakfı Yay., Ankara 1981, s.206-210

[4]Gazali, İhya-i Ulüm-id-din, çev. Ali Arslan, Arslan Yay.,İstanbul, 1978, I,232

[5]Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1982, s.13; Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İnkılap Yayınevi, İstanbul 1984, s.57; Başaran,a.g.e.,s.40; Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi, V Yay., Ankara 1986, s.15; Yavuzer, a.g.e., (1982), s.113; Neda Armaner, Din Psikolojisine Giriş,I, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1980, s.79,80; Bedii Ziya Egemen, Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, AÜİF.Yay., Ankara, 1965, s.102 vd.;Selahaddin PARLADIR,Din Eğitimi Bilimine Giriş,Anadolu Matbaacılık,İzmir,1993, s.43

 

[6]Bkz.Pierre Bovet, Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi, çev Selahattin Odabaş, İş Bankası yay. Ankara, 1958, s.18,19,72,73; Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı yay. Ankara, 1981, s.39,43,107; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, TDV.Yay. Ankara, 1993, s.259; Osman Pazarlı, Din Psikoloji, Remzi Kitabevi, İstanbul 1982, s.94.

[7]Müslim, Kader,23; Tirmizi, Kader,5; Buhari, Kader,3

[8]Bovet,a.g.e.,s.136,137

[9]Hökelekli,a.g.e., s.254,255

[10]Armaner,a.g.e., s.82,83; Hökelekli, a.g.e., s.255

[11]Armaner,a.g.e., s.84; Haluk Yavuzer, Ana Baba ve Çocuk, Remzi kitabevi, Ankara 1986, s.255, 256; Antoine Vergote, “Çocuklukta Din”, çev. Erdoğan Fırat, AÜİFD.XXII, (1978), s.317-319

[12]Yavuz,a.g.e.,s.27

[13]Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancının Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, Baha Matbaası, İstanbul 1970, s.12

[14]Armaner, a.g.e., s.85; Hökelekli, a.g.e., s.256

[15]Bovet, a.g.e., s.56; Yavuz,a.g.e., s.46,63; Selçuk,a.g.e., s.76

[16]Hökelekli,a.g.e., s.257,258

[17]Baymur,a.g.e., s.58; Başaran, a.g.e., s.40,41,91

[18]Selçuk,a.g.e., s.90

[19]Ebu Davud, Salat,26

[20]Yavuz,a.g.e., s.169; Armaner,a.g.e., s.86

[21]Armaner, a.g.e.,s.86-87; Hökelekli,a.g.e., s.264,265; Yavuz,a.g.e., s.173,174

[22]Yavuz,a.g.e., s.54; Guy Jacquin, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri, çev. Mehmet Toprak, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1964, s.135

 

[23]Yavuz,a.g.e., s.231,234

[24]Yavuz,a.g.e, s.55,103,249

[25]Jacquin,a.g.e., s.88

[26]Yavuzer,a.g.e., (1982), s.154

[27]Yavuz,a.g.e., s.248; Armaner,a.g.e., s.86,87; Bovet,a.g.e., s.49;Erdoğan Fırat, “Üniversite Öğren-cilerinde Allah İnancı ve Din Duygusu”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, AÜ.İlahiyat Fakültesi, Ankara 1977, s.36

[28]Özbaydar,a.g.e., s.12

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder