1
Çocuk ruhu, yetişkin insanlarınkinden tamamen farklı bir
takım özelliklere sahiptir.[1]
Bu nedenle çocuğu tanımak, onun ruh ve beden gelişimini doğru olarak tespit
etmek, ona göre uygun olan eğitimi verebilmek için önemlidir. Çocuğun gelişim
derecesine göre, eğitim ve öğretimin konuları, seviyesi ve süresi tespit
edilmelidir. Meselâ, iki-üç yaşlarındaki çocuklara okuma-yazma öğretmek için
çalışmak boşuna bir çaba olacaktır. Çünkü birey, belli bir olgunluk seviyesine
gelmeden önce belli becerileri kazanamaz. Çocuğun gelişmesi dikkatle müşahede
edilerek, belirli gelişim dönemlerinde, ona uygun eğitim yapılırsa başarıya
ulaşılabilir. Kabiliyetler tam gelişmeden yapılacak eğitim başarısızlıkla
sonuçlanacağı gibi, çocuğun öğretimden kaçması, okulu, kitabı, eğitimi
sevmemesi gibi olumsuz sonuçlar da doğurabilir.[2]
Din öğretimi bakımından konu daha da önemlidir. Çocuğun gelişim özelliklerine
uygun olarak yapılmayan din öğretimi fayda sağlamayacağı gibi, çocuğun ruh
sağlığını da tehdit edebilmektedir.[3]
Büyük İslam alimi Gazali bu konuda şöyle der: “Öğrencinin anlayışını iyi tespit
etmek, kaldırabileceği kadar ders vermek, aklının ermeyeceği veya kalbine
usanç getiren, yahut aklını zorlayan konuları tekrar edip durmamak gerekir.”[4]
Bütün bunlardan dolayı din öğretiminde ferdin gelişim
özelliklerinin çok iyi bilinmesi ve bu özelliklere uygun eğitim ve öğretimin
yapılması gerekmektedir.
Çocuğun gelişim dönemleri, daha iyi incelenebilmesi için,
belli yaş gruplarına göre bir tasnife tabi tutulur. Psikoloji kitaplarında bu tasnif genelde şu şekilde yapılmaktadır.[5]
a)Bebeklik Çağı :
0-2 yaşlar arası
b)İlk Çocukluk Çağı (Oyun) :2-6
yaşlar arası
c)Son Çocukluk Çağı (okul) :
6-12 yaşlar arası
Burada çocuğun gelişim çağlarına göre dini gelişim
durumlarının incelenmesi faydalı olacaktır.
Çocuk, bir din
duygusuna sahip olarak dünyaya gelmektedir. Psikoloji biliminin bu
tespitine[6]
Paralellik arz eden bir hadis de mevcuttur. Hz.Peygamber bu hadisinde “Her
2
doğan
fıtrat üzere doğar, fakat çocuğun ebeveyni (anne-babası) onu Yahudi iseler
Yahudi, Hristiyan iseler Hristiyan veya Mecusi iseler, Mecusi yaparlar,”[7]
demek suretiyle, bütün insanların dini kabul edecek kabiliyette dünyaya
geldiklerini vurgulamıştır.
Bebeklik çağının sona ererek, ilk çocukluk çağının
başladığı dönemde, çocukta doğuştan gelen din duygusu, yavaş yavaş uyanmaya ve
kendisini hissettirmeye başlar.[8]
Böylece üç yaşından sonra çocuk, dini bir söz, bir korku ve davranışla
ilgilenmeye başlar.[9]
“Taklit çağı” ya da “oyun çağı” da denilen ilk çocukluk
döneminde, çocuğun algı dünyası gelişir, çevresinin genişlemesiyle beraber
kelime haznesi de zenginleşir. Buna paralel olarak da çocukta zihinsel, sosyal
ve moral yönden gelişmelerle birlikte kazanılan tutum ve davranışlar, çocuğun
benliğini oluşturmaya başlar. Ancak bu devrede dini inançlar henüz tam bir
açıklıkla kavranamaz. Bu dönemde çevrede görülen her şey, çocuk tarafından
taklit edilir. Etrafındakilerin, Allah’a dua ederken, namaz kılarken görülmesi,
çocuğun bilincine girer. Fakat bu devrede henüz zihin yeterince
gelişmediğinden, çocuk bu hareketleri bilinçli bir duruma sokamaz. Bu dönemdeki
çocuğun kullandığı dini sözler, anlama sonucu oluşmuş değil, sadece taklit
edilerek öğrenilmiştir. Bu dönemin başlarında çocukta animist, daha sonraları
da antropomorfist anlayış görülmeye başlar.[10]
Dört yaş civarında Allah hakkında fikir yürütmeye başlayan çocuklar için bu
devre, dini dünyaya olan ilgilerinin altın çağıdır. Bu dönemde çocuk, Allah’ı
büyük bir insan gibi hayal eder. Çevresindeki büyükler gibi Allah da çocuk
tarafından, onun hizmetine hazır bir koruyucu olarak görülür. İlk zamanlarda
hayale dayalı olan Allah anlayışı, zamanla bağlılık, güven ve saygı
duygularıyla birlikte, evrensel bir otorite olarak Allah’a doğru yönelir. Altı
yaşındaki çocuk Allah’ı evrendeki varlıkların yaratıcısı olarak tasarlar, fakat
hâlâ O’nun gökte olduğunu düşünür. Ancak 10 yaşından itibaren çocuklarda soyut
Allah inancı oluşmaya başlar.[11]
Çocuk, ilk çocukluk döneminde çevresinin diniyle ilişkiye
girmekte, gelecekte yaşayacağı dini, bu dönemde temellendirmeye başlamaktadır.[12]
Bu dönemde çocuklarda dini merak fazla olduğundan, dinle ilgili çok soru
sorarlar ve aldıkları cevapları
tereddüt etmeden kabul ederler. Bu devrede çocuğun dini kavramları realisttir.
Allah onun için, tanıdığı kimselerden farklı giyinen, saçı, sakalı olan
kimsedir. Melekler, beyaz kanatlı insanlardır. Cennet, her isteğin karşılandığı
yerdir. Bu dönem çocuklarının dine olan ilgileri egosantriktir. Dua, istenilen
bir
3
şeyin elde edilmesi için bir yol, Allah ise arzu edilen
bir şeyi yerine getiren kimse gibi düşünülür.[13]
Çocuğun hayal gücü beş-altı yaşlarında iyice artar.
Gittikçe gelişen öğrenme ve anlama merakı, dini alanda da kendini gösterir.
Toplumun inançları çocuğu etkiledikçe, onda önceleri taklide dayalı olarak
görülen din, yavaş yavaş zihninde anlaşılıp kavranmaya başlar. Çocuk, çevresinde
oluşan, dini olay ve konular hakkında, devamlı sorular sorar. Dini hikayelerle,
cennet, cehhennem, melek, şeytan, cin, doğum, ölüm, sevap, günah vb. konulara
büyük bir merak duymaya başlar.[14]
İlk çocukluk dönemindeki çocuğun dini inanç ve
tutumlarının oluşumunda, çocuğun ailesi etkili bir faktördür.[15]
Çocuktaki dini uyanış yetişkinlerin ilgi, teşvik, destek ve örnek olmalarına
büyük ölçüde bağlıdır. Çocuğun sorduğu dini içerikli sorulara büyükler
tarafından verilecek doyurucu cevaplar onun dini uyanışına yardımcı olmaktadır.[16]
“Okul dönemi”,“Son çocukluk veya “okul çağı” olarak da
adlandırılan dönem, ilköğretim birinci
devresini kapsayan genellikle altı-11 veya 12 yaşlar arasıdır. Bu çağda
çocuklar, beş duyuyu, bedeni, zihni, sosyal, ruhsal, psikomotor, vb.
gelişimlerini yeterince tamamlamış, içinde bulunduğu toplumun değerlerini
kabullenmeye, kurallarına uymaya başlamış,[17]
kendilerine verilecek bilgileri anlamaya ve öğrenmeye hazır hale gelmişlerdir.[18]
Hz.Peygamber de, yedi yaşından itibaren çocukların namaza başlatılmalarını
tavsiye ederek[19] bu
yaşın eğitim yönünden önemini vurgulamıştır.
Yedi yaşından itibaren genellikle, çocuğun Allah tasavvuru
oldukça açıklık kazanmaya başlar. Bu dönemde çocuklar Allah’ın, kendisinin ve
diğer varlıkların yaratıcısı olduğunu ifade edebilmekte,[20]
günah, sevap, melek, şeytan vb. dini kavramların manalarını bilebilmektedir.
Altı yaşından önce Allah’ı, insani özelliklerle düşünen çocuğun, Allah
anlayışında, yedi yaşından başlayarak 11 yaşına doğru seyreden gelişmeler
görülür. Antropomorfik kavrayışın yerini git gide sembolik ve ruhani anlayış
alır. Allah’ın insandan farklı olduğu, ve O’nun her yerde olduğu anlayışı
gelişir. Nihayet 12 yaşındaki çocukta ruhanileşmiş bir Allah inancı kesinleşir.[21]
Bu yaşlarda çocuk, hayali din duygusundan ziyade, yavaş yavaş zihinle anlaşılan
bir dini kavramaya başlar.[22]
Artık bu dönemde, çocukların Allah’ın varlığı konusunda şüpheleri
bulunmamaktadır.[23]
4
Nitekim 7-12 yaşları arasındaki çocuklar üzerinde yapılan
bir araştırma sonucunda, kız ve erkeklerin nerede olursa olsun büyük oranda
Allah’a muhtaç olduklarını ifade ettikleri ve O’na güvenip bağlanmak, sığınmak
istedikleri görülmüştür.[24]
Bu çağın başlarından itibaren çocukta çok derin ahlâk
duygusu görülmeye başlar.[25]
Yedi ilâ 11 yaşları arası, vicdan denilen üst-benin oluştuğu ve ahlâki şuurun
geliştiği bir dönemdir. Çocuk 9-10 yaşlarından itibaren iyi-kötü, haklı-haksız
kavramlarını ayırt edebilecek bir seviyeye ulaşmıştır.[26]
Buraya kadar görüldüğü gibi, din duygusuna sahip olarak
dünyaya gelen çocuk, üç yaşlarından itibaren dinle ilgilenmeye, dini içerikli
sorular sormaya “antropomorfist” ve “egosantrik” anlayışla Allah’ı tasavvur
etmeye, yakınlarında duyup gördüğü dini söz ve ibadetleri taklit etmeye
başlamaktadır. Altı yaşından itibaren ise çocuğun bedeni, zihni, sosyal, ruhi
ve psikomotor yönlerindeki gelişmelere paralel olarak, dini duygu ve düşüncelerinde
de hissedilir ilerlemeler görülmektedir. Artık yedi yaşından itibaren çocuk,
Allah’ı kendisinin ve bütün varlıkların yaratıcısı olarak görmeye başlamakta ve
11 yaşlarına doğru Allah tasavvurundaki antropomorfik anlayışın yerini giderek
ruhani anlayış almaktadır.
Çocuğun bu dini gelişiminde, başta ailesi olmak üzere,
sosyal çevrenin ve eğitimin etkisi bulunduğu[27],
ve aynı zamanda onun inanç şeklinin de, büyük oranda gördüğü eğitime dayandığı[28]
gerçeği, çocuğa bu dönemde verilecek din eğitiminin,ailede anne baba ve diğer
fertlerin çocuğa iyi örnek olmalarının önemini ortaya koymaktadır. Bovet’in de
ifade ettiği gibi din duygusu kendiliğinden gelişir diye çocuğa din eğitimiyle
yardımcı olmamak, onun zararlı etkilerin altında kalmasına sebep olabilir.
Çocuğun gelişim özelliklerine uygun bir seviyede verilecek din eğitimiyle, onun
dini gelişmesini sağlıklı bir şekilde sürdürmesinin
sağlanması, yetişkinlerin başta gelen görevlerinden olmalıdır.
BİBLİYOGRAFYA
ARMANER, Neda, Din Psikolojisine Giriş I,
Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1980.
AY, Mehmet Emin,
Çocuklarımıza Allahı Nasıl Anlatalım, Timaş Yay., İstanbul, 1994.
BAYMUR, Feriha, Genel
Psikoloji, İnkılap Yayınevi, İstanbul, 1984.
BİLGİN,
Beyza,İslâm ve Çocuk, Diyanet İşleri Başkanlığı yayını, Ankara, 1991.
BOVET, Pierre, Din
Duygusu ve Çocuk Psikolojisi,İş Bankası Yay. Ankara, 1958.
DALATLAT, Ziya, Çocuk
ve Genç Ruhu, Yeni Matbaa, Ankara, 1956.
GAZALİ, İhya-i
Ulüm-id-din, çev. Ali Arslan, Arslan Yayınları, İstanbul, 1978.
GÖVSA, İbrahim
Alaaddin, Çocuk Ruhu, Milli Eğitim Bakanlığı Yay. İstanbul, 1952.
HÖKELEKLİ,
Hayati, Din Psikolojisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 1993.
JACQUİN, Guy, Çocuk
Psikolojisinin Ana Çizgileri,
Remzi Kitabevi, İstanbul, 1964.
JEFSİLD, T.
Arthur, Çocuk Psikolojisi, çev. Gülseren Günce, S. Yay. Ankara 1979.
KOMİSYON,Çocuk
Psikolojisi, çev. İ.N.Özgür, İbrahim Özgür Yayınları, İstanbul, 1979.
MÜSLİM,
Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccac el-Kuşeyri,Sahih,I-V,c.
Beyrut, 1956.
ÖZBAYDAR, Belma, Din
ve Tanrı İnancının Gelişmesi Üzerine Bir Araştırma, Baha Matbaası,
İstanbul, 1970.
ÖZTÜRK, Muallâ, ”Din Eğitimi ve
Çocuk Ruh Sağlığı”, Türkiye 1.Din Eğitimi Semineri, İlahiyat Vakfı
Yayınları (Ankara, 1981), s.206-210.
PARLADIR,
Selahattin, Din Eğitimi Bilimine Giriş, Anadolu Matbaacılık, İzmir, 1996.
PAZARLI, Osman, Din
Psikolojisi, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1982.
SELÇUK, Muallâ, Çocuğun
Eğitiminde Dini Motifler, TDV. Yay. Ankara, 1991.
VERGOTE, Antoine,
ӂocuklukta
Din” çev. Erdoğan Fırat, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi,
XXII, (1978), s.315-329.
YAVUZ, Kerim, Çocukta
Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
Ankara, 1981.
.
[1]İbrahim Alaaddin Gövsa, Çocuk Ruhu, MEB.yay. İstanbul 1952, s.27
[2]Halis Ayhan, Eğitime Giriş ve İslamiyetin Eğitime Getirdiği Değerler, Damla Yay., İstanbul,1982, s.193,194
[3]Bu konuda geniş bilgi için bkz. Muallâ Öztürk, “Din Eğitimi ve Çocuk Ruh Sağlığı, T.1.DES. İlahiyat Vakfı Yay., Ankara 1981, s.206-210
[4]Gazali, İhya-i Ulüm-id-din, çev. Ali Arslan, Arslan Yay.,İstanbul, 1978, I,232
[5]Haluk Yavuzer, Çocuk ve Suç, Altın Kitaplar Yayınevi, İstanbul, 1982, s.13; Feriha Baymur, Genel Psikoloji, İnkılap Yayınevi, İstanbul 1984, s.57; Başaran,a.g.e.,s.40; Bekir Onur, Gelişim Psikolojisi, V Yay., Ankara 1986, s.15; Yavuzer, a.g.e., (1982), s.113; Neda Armaner, Din Psikolojisine Giriş,I, Ayyıldız Matbaası, Ankara, 1980, s.79,80; Bedii Ziya Egemen, Terbiye İlminin Problemleri ve Terbiye Felsefesi, AÜİF.Yay., Ankara, 1965, s.102 vd.;Selahaddin PARLADIR,Din Eğitimi Bilimine Giriş,Anadolu Matbaacılık,İzmir,1993, s.43
[6]Bkz.Pierre Bovet, Din Duygusu ve Çocuk Psikolojisi, çev Selahattin Odabaş, İş Bankası yay. Ankara, 1958, s.18,19,72,73; Kerim Yavuz, Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi, Diyanet İşleri Başkanlığı yay. Ankara, 1981, s.39,43,107; Hayati Hökelekli, Din Psikolojisi, TDV.Yay. Ankara, 1993, s.259; Osman Pazarlı, Din Psikoloji, Remzi Kitabevi, İstanbul 1982, s.94.
[7]Müslim, Kader,23; Tirmizi, Kader,5; Buhari, Kader,3
[8]Bovet,a.g.e.,s.136,137
[9]Hökelekli,a.g.e., s.254,255
[10]Armaner,a.g.e., s.82,83; Hökelekli, a.g.e., s.255
[11]Armaner,a.g.e., s.84; Haluk Yavuzer, Ana Baba ve Çocuk, Remzi kitabevi, Ankara 1986, s.255, 256; Antoine Vergote, “Çocuklukta Din”, çev. Erdoğan Fırat, AÜİFD.XXII, (1978), s.317-319
[12]Yavuz,a.g.e.,s.27
[13]Belma Özbaydar, Din ve Tanrı İnancının Gelişimi Üzerine Bir Araştırma, Baha Matbaası, İstanbul 1970, s.12
[14]Armaner, a.g.e., s.85; Hökelekli, a.g.e., s.256
[15]Bovet, a.g.e., s.56; Yavuz,a.g.e., s.46,63; Selçuk,a.g.e., s.76
[16]Hökelekli,a.g.e., s.257,258
[17]Baymur,a.g.e., s.58; Başaran, a.g.e., s.40,41,91
[18]Selçuk,a.g.e., s.90
[19]Ebu Davud, Salat,26
[20]Yavuz,a.g.e., s.169; Armaner,a.g.e., s.86
[21]Armaner, a.g.e.,s.86-87; Hökelekli,a.g.e., s.264,265; Yavuz,a.g.e., s.173,174
[22]Yavuz,a.g.e., s.54; Guy Jacquin, Çocuk Psikolojisinin Ana Çizgileri, çev. Mehmet Toprak, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1964, s.135
[23]Yavuz,a.g.e., s.231,234
[24]Yavuz,a.g.e, s.55,103,249
[25]Jacquin,a.g.e., s.88
[26]Yavuzer,a.g.e., (1982), s.154
[27]Yavuz,a.g.e., s.248; Armaner,a.g.e., s.86,87; Bovet,a.g.e., s.49;Erdoğan Fırat, “Üniversite Öğren-cilerinde Allah İnancı ve Din Duygusu”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, AÜ.İlahiyat Fakültesi, Ankara 1977, s.36
[28]Özbaydar,a.g.e., s.12
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder