Türk milleti çalışkandır, üretkendir. Tarihimize baktığımızda
sistemlerimizin iyi kurulduğu ve iyi işletildiği dönemlerde milletimizin neleri
başarabildiği ortadadır. Kamu hizmetlerindeki kalitesiz ve verimsiz hizmetin
temel sebebinin, tembellik veya yetersizliğinden dolayı işsiz kalma riski
olmayan kamu personelini koruyan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu olduğu
ortadadır. Kamu istihdam sisteminde, kamu görevine giren kadrolu bir memur,
65 yaşına kadar iş garantisine sahip olması verimliliği, üretkenliği
maalesef yok etmekte, memurları tembelleştirmektedir
Yaklaşık yarım asır önce çıkartılan 657 sayılı Devlet memurları kanunumuz
var. Bu güne kadar birçok siyasetçi, birçok yazar ve akademisyen bu kanunun mutlaka
değiştirilmesi gerektiğini belirttiler. Son olarak Cumhurbaşkanımız Recep
Tayyip ERDOĞAN da “657 Tepeden Tırnağa Değişmeli” diyerek bir kez daha konunun
önemini dile getirdi. (https://www.memurlar.net/haber/704934/erdogan-657-tepeden-tirnaga-degismeli.html)
Anayasamıza göre, devletin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetleri,
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütüleceği, memurlar ve diğer kamu görevlilerinin
nitelikleri, atamaları, hakları, sorumlulukları, görevleri, maaşları ve diğer
özlük haklarının yasayla düzenleneceği hükme bağlanmıştır. (1982 Anayasası, madde:128)
Kamuda çalışanların seçimi, hakları, sorumlulukları, izinleri, yaptırımları vs.
hususlarını detaylıca ortaya koyan ve 1965 yılında çıkartılan bir kanunumuz
var; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu. (http://mevzuat.meb.gov.tr/html/657_12056.html)
657 sayılı Kanun'daki tanımına göre memur;“Mevcut kuruluş biçimine
bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına
göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu
kanunun uygulanmasında memur sayılır. Bu tanımlananlar dışındaki kurumlarda
genel politika tespiti, araştırma, planlama, programlama, yönetim ve denetim
gibi işlerde görevli ve yetkili olanlar da memur sayılır.”(657 SDMK, Madde:4)
Yine mezkûr kanunumuzda memurların hizmet sınıfları da belirlenmiş olup
buna göre,
1.Genel İdare Hizmetleri 2.Teknik Hizmetler 3.Sağlık Hizmetleri 4,Eğitim ve
Öğretim Hizmetleri 5.Avukatlık
Hizmetleri 6.Din Hizmetleri 7.Emniyet Hizmetleri 8.Yardımcı Hizmetler 9.Mülki
İdare Hizmetleri 10.Milli İstihbarat Hizmetleri, memurların sınıflarını
oluşturur.
Bugünkü Durum:
Türkiye’de 657 Sayılı DMK’na göre memur statüsünde çalışan hizmetlisinden
Valisine, Müsteşarına kadar bürokratlar; işsiz kalma korkusu olmayan bir
sistemde çalışmaktadır. İş garantili memur istemiyorsa, içinden gelmiyorsa bu sistemde
verimli çalıştırılabilmesi mümkün değildir. Hiçbir memur işini yapmadığı ya da
beceriksiz olduğu için işini kaybetmez. Kanunun kendisine tanıdığı hakları
kötüye kullanır, sevk alır, sahte sağlık raporları alır, mazeret izinleri alır,
işine geç gelir, erken ayrılır, işini gereği gibi yapmaz. Verilen işler doğru
ve zamanında yapılmadığı için bu tür memurlara amirlerince pek iş de verilmez.
Bu tür personele disiplin açısından da fazla bir şey yapılamaz. 657
sayılı Kanun'un disiplin cezalarını düzenleyen 125'inci maddesinde
beceriksizlik ya da niteliksiz iş yapmanın yaptırımı bulunmamaktadır. İşini
doğru yapmayan, mesaisine dikkat etmeyen, tembel, verimsiz memur hakkında
soruşturma açılabilir ve en fazla görev yeri değiştirilir, asla memuriyetten
çıkartılamaz, kamuda hiçbir iş üretmeden 65 yaşına kadar maaş almaya devam
eder.
Yıllar önce ilk görev yerimde bizzat yaşadığım olayı paylaşmak isterim,
küçük bir ilçe yatılı bir okul, 80-100 kadar yatılı öğrencimiz var, ben de bu
okulda acemi bir idareciyim. Okulumuzda her birinin ilçede iş yerleri olan
(esnaflık yapan) 7 kadrolu hizmetli mevcut, ama bulaşıkları sırayla
öğrenciler yıkıyor. Bu durum beni rahatsız etti, durumu ilçe milli eğitim
müdürüne izah ettim, ”haklısın ama bunlar kadrolu zor yaptırırız, Kaymakam
Beyle bir görüşeyim” dedi. Birkaç gün sonra Kaymakam Bey okulumuza geldi,
durumu kendisine de izah ettim. Hizmetlilerle toplantı yaptı, “bu iş
yapılacak,bulaşıkları yıkamak istemeyen söylesin onu başka yere göndereyim”
dedi ve okulumuzdan ayrıldı. Ben hizmetlilere bulaşık yıkama nöbet listesi
hazırladım ve tebliğ ettim. Hizmetliler bana küstüler, kazan kaldırdılar, her
biri hastaneye giderek rapor aldılar. İlk sıralar çok sıkıntılar yaşadık, ama
zamanla Kaymakamımızın dirayetli duruşu ve hizmetlilerimiz, o ilçede evleri ve
işyerleri olmasından dolayı başka yere gitmeyi göze alamadıklarından kerhen de
olsa bulaşıklar yıkanmaya başlandı. Bu örnek “nev’i şahsına münhasır” istisnai
bir örnek olup buna bakarak “istenince oluyor” çıkarımı yapılması çok doğru
olmaz.
Tembelliğinden ve işini tam yapmamaktan dolayı bir memuru asla atamazsınız,
kitabına uydurulup atılsa bile mahkemeden geri döner. Bu sistem, aşkla
çalışmayı, daha çok üretmeyi, rekabeti engellemektedir. Günümüzde kamu
kurumlarında konuşulan “toplam kalite, iş standardı, stratejik plan,
performans, verimlilik ölçümleri vs.söylemler 657 değişmediği sürece reklamdan,
şovdan öte bir şey ifade etmeyen boş laflardır. Bu gün görece azalsa da, bir
zamanlar memurlar için söylenen “Bu gün git yarın gel” ya da ciddi bir
özel kuruluşta çalışanlara hitaben “hepimiz çok çalışacağız, burası devlet
dairesi değil ”lafı boşuna söylenmemiştir. Bu sistemde vatandaş değil, memur
patrondur, vatandaşın ödediği vergisinden maaşını alan memur vatandaşa
pek ala “bu gün git, senin işini yapmıyorum, yarın, öbür gün gel”
diyebilir/demektedir.
Sadece kıdeme bağlı terfiler, hizmet niteliğine bakılmadan ödenen maaşlar
da memuru tembelliğe itmektedir. Memur için asıl olan “etliye sütlüye
karışmamak, günü idare etmek, üstüyle iyi geçinmektir. Memur için halk arasında
söylenen “salla başını al maaşını” lafında gerçeklik payı büyüktür. Sistem
çalışanla, çalışmayanı ayırmaz, herkese aynı maaşı verir, bunu keşfeden
çalışkan memurlar da zamanla vites küçültür, sisteme uyum sağlar. Bu uyuşuk
sistem ve ortamda “olması gereken” ancak mevcuda göre “sıra dışı” istisnaen
çıkan çalışkan memurlar, etrafındakiler tarafından hemen pasifize edilip
terbiye! edilerek sistemle uyumlu! hale getirilirler. Uyum sağlamakta zorluk
çekip risk alanlar sudan sebeplerle haklarında açılan disiplin
soruşturmalarıyla yola getirilirler. “Hiçbir çalışma cezasız kalmaz ”lafı da
muhtemelen buradan gelmiş olmalıdır.
Zaman zaman ülkede siyasi ve ekonomik krizler, deprem vb. büyük felaketler
olur, genelde ülkede yaşayan bütün vatandaşlar bu krizlerden etkilenir.
Seçimler kaybedilir, hükümetler düşer, iflaslar başlar, işyerleri kapanır,
işten çıkartmalar yaşanır. Bütün bu olumsuzluklardan en az zarar gören
kesim memurlardır. Kriz nedeniyle yüz binlerce çalışan işsiz ve maaşsız
kalırken, devlet garantisindeki memurların maaşı, dışarıdan borç paralar
bulunarak zamanında ödenir. Bu durum ülkemizdeki ev sahiplerinin “memur kiracı”
tercih etmelerine neden olmuştur.
Aynı eğitimi almış, aynı okullardan mezun olmuş iki personelden kamuda
çalışandan yeterli verim alınamaz iken özel sektörde çalışanı harikalar
yaratmaktadır. Kamu hastanelerinde görev yapan hekimle, özel hastanelerde
çalışan hekimin hastalarına yaklaşım ve ilgisine bakıldığında durum
somutlaşacaktır. Devlette çalışırken veriminden pek memnun kalınmayan nice
öğretmenin, özel okullara geçince efsaneleştiği bilinen durumlardır. Eskiden
hastanelerde temizlik işlerinde görevli kadrolu elemanlar vardı, hastaneler
pislikten geçilmezdi. Daha sonra temizlik işleri özel sektör eliyle
yaptırılmaya başlanınca hastanelerimiz temizlik gördü. Benzer durum okullar
için de geçerli olup, kadrolu hizmetlilerin bulunduğu okullar yeterince
temizlenmez iken, son yıllarda iş kur aracılığı ile 7-8 aylık sözleşmeyle ve
asgari ücretle görevlendirilen elemanların bulunduğu okullar daha temiz
durumdadır. Benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Sonuç olarak işini kaybetme riski ve rekabet ortamında çalışmayan kamu
görevlileri yeterli ve kaliteli hizmet veremedikleri ortadadır. Düşük maaşa
rağmen, memur kadrolarına rağbetin niçin fazla olduğu irdelendiğinde ”risksiz,
rekabetsiz, 65 yaşına kadar iş garantisi” olduğu ortaya çıkar. Özellikle tembel
yapılı, fazla çalışmayı sevmeyen, risk alma ve kendisini geliştirme çabası
olmayan kişiler memur olmak için can atarlar. Zira Türkiye’deki memurluk tam da
onlara göredir.
Neler Yapılabilir?
Kamuda kaliteli hizmet üreten kesim kadrosuz, sözleşmeli ya da hizmet alım
sistemiyle çalışan personeldir. İşini kaybetme riski, daha çok çalışmayı, daha
çok üretmeyi sağlar. Risk, işin ve hizmetin garantisidir. Son
zamanlarda taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi sürecinde, bir taşeron işçinin
“bizler kadroya geçersek işleri kim yapacak?” sorusu durumu mizahi olarak
açıklayan güzel bir örnektir.
Cumhurbaşkanımızın deyimiyle “657 Tepeden Tırnağa Değişmeli” ancak yeni
düzenlemede behemehâl, ömür boyu iş garantisi kaldırılmalı, tüm kamu
çalışanları belirli sürelerle sözleşmeli hale getirilmeli, performansı düşük
olanların sözleşmeleri yenilenmemelidir. Bu yapılabilirse kamu kurumlarının
hizmet üretimi ve hizmet kalitesinin hızla yükseleceğinden kimsenin şüphesi
olmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder