Deprem, sel, heyelan, çığ düşmesi vb. doğal
olaylar, dünyanın yaratılışından beri meydana gelen ve kıyamete kadar da devam edecek
olan doğal olaylardır. Bilim ve teknolojideki gelişmeler doğrultusunda yeterli
ve gerekli tedbirler alınmadığı zamanlarda doğal olaylar afete-felâkete dönüşür, önemli can ve mal kayıplarına
neden olurlar.
Yağmurun yağması, rüzgârın esmesi, güneşin
doğması ve batması, karın yağması, şimşeğin çakması, göğün gürlemesi nasıl bir
doğa olayı ise; sel, yangın, deprem gibi olaylar da aynı doğallıktadır.
Güneşten ve yağmurdan korunmak için şemsiyeyi icat etmişiz. Yıldırımdan
paratonerle korunuyoruz. Selden korunmak için dereleri ıslah ediyoruz, uygun
yerlere köprüler yapıyoruz ve bu tür tedbirlerle doğa olaylarından zarar
görmeden hayatımızı sürdürmeyi amaçlıyoruz. Tedbirleri ihmal ettiğimizde
karşılığını acı örneklerle görüyoruz maalesef.
Kader, kısaca,
evrenin ilk yaratılışından son bulacağı ana kadar her olayın bütün
incelikleriyle Allah'ın ezeli ilminde malum olması ve ona göre takdir edilmesi,
yaratılmasıdır. Halk arasında zaman zaman, Allah tarafından yazılan
senaryonun insanlarca sahneye konması gibi anlaşılmaktadır ki bu edilgen, pasif
kader anlayışı, Allah tarafından insana verilen akıl, muhakeme ve özgür iradeyi
işlevsiz kılar. Her şey ezelde kader ile takdir edilmiş ise, kişiyi
ve eylemlerini yaratan Allah, yaptıklarından dolayı bireyi niçin sorumlu
tutsun? Hâlbuki insan akıllı ve irade sahibi bir varlıktır ve bütün eylemlerini
aklını ve iradesini kullanarak yapar.
İslami tevekkül anlayışı, hiçbir tedbir almadan sonucu
beklemek değil, elden gelen her şeyi yaptıktan sonra sonucu teslimiyetle
beklemektir. Tedbir alınsın veya alınmasın, her iki hâlde de olup
bitenler “kader”dir. Tedbir almakla kaderin
dışına çıkılmaz. Ayet ve sahih hadislere baktığımızda,
aklı ve iradeyi yok sayan pasif, edilgen bir kader anlayışının İslam’la, akılla
bağdaşmadığı ortadadır
Kur’an-ı Kerimde;
“Size isabet eden sıkıntı ve musibetler kendi elinizle
yaptığınız (yanlış işler) yüzündendir. Üstelik (Allah hatalarınızın) birçoğunu
da affetmektedir.”(Şura-30)
“Sana gelen iyilik Allah’tandır. Başına gelen kötülük ise
nefsindendir. Seni insanlara elçi gönderdik; şahit olarak da Allah
yeter.”(Nisa-79)
“Herkesin
kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık kendi aleyhinedir.” (Bakara suresi,
2/286)
Bu ayetlere göre, insana isabet eden, insanı derinden etkileyen
her türlü felaket, musibet ve sıkıntı, kader kaynaklı değildir, bilakis
bunların sebebi kendi elimizle yaptığımız yanlış işler, yanlış eylemlerdir. Hangi
tür araziye, hangi metotlarla, hangi
özelliklerde, ne tür yapılar yapılması gerektiği konularında bilimin verileri
mutlaka uygulanmalıdır. Devletin görevi de süreçteki uygulamaları ödünsüz
kontrol ve takip olmalıdır. Bunlar “tedbir” dir. Bunlar yapılmadığı sürece olası
felaketlerde ihmali olanlar dinen de hukuken de sorumludurlar. Hiç kimse kendi
eksikliklerini “kader”e ihale ederek
sorumluluktan kurtulamaz.
Sonuç
Kuran’ın
ilk emri “oku” olmuştur. Bunun açılımı, “sana akıl/öğrenme yetisi/muhakeme
etme/irade edebilme niteliği verdim. Çalış öğren, düşün, değerlendir/dünyayı
imar et, icatlar yap, tembellik etme.” manalarını ihtiva eder.
İnsan,
“Ahsen-i takvim- üstün bir şekilde yaratılan” (Tin-4) akıllı, iradeli bir
varlıktır. Bu nedenle bir nevi Allah’ın yeryüzündeki halifesidir.(Bakara-30)
İnsanoğlu yeryüzünde ne kadar doğru işler yaparsa dünyamız o kadar yaşanabilir
hal alır. Yanlış eylemler yapıldığında da dünya canlı cansız bütün varlıklar
için yaşanılmaz hal alır. Dünyada cereyan eden bütün olaylar (mucize gibi
istisnalar hariç) dünyadaki doğal kanunlara tabidirler.
Aklımızı kullanmanın
dinimizin emri olduğunu asla unutmamalı, doğayla kavga etmemeliyiz. Gerçek iman
aklın ve bilimin verilerini kullanarak hareket etmemizi, önlemler almamızı
gerekli kılar. Deprem bölgesinde bulunan ülkemizin, sürekli
afet riski altında olduğunu unutmamalıyız. Tabiatla
adeta inatlaşır gibi evlerimizi dere yataklarına yaptığımızda, depreme karşı
yeterli önlem almadığımızda, mühendislik verilerine uygun binalar imal
etmediğimizde, kaybeden hep biz insanlar
olacaktır. Doğayı daha iyi tanımalı, onunla barış içinde, uyumlu yaşamamız
gerektiğini acilen öğrenmeliyiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder