İslam,
iyilik yapmayı emreder.
İyi insan; iyilik yapan, insanlığa/insanlara faydalı
olan insandır.
İyilik yapmak, her Müslüman’ın dini görevidir. İyilik
yapmanın farklı yolları vardır. Kişi, eli, dili ve malı ile iyilikte
bulunabilir. İyi insan, sadece kendisi iyi olan değil, aynı zamanda
başkalarının iyiliğini de isteyen, onlara iyiliği tavsiye eden, kendilerine
iyilik için yol gösteren, kötülüklerden sakındıran, imkânları ölçüsünde
ihtiyaçlı insanların ihtiyaçlarını gideren kişidir. Kur’an-ı Kerimde; "İçinizden, insanları hayra çağıracak,
iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar
kurtuluşa erenlerdir" debilmektedir. (Âl-i İmrân, 3/ 104). (emr bi'l-ma'rûf nehy ani'l-münker).
Hz.
Peygamber de bir hadisinde “Kim bir
müslümanın sıkıntısını giderip onu sevindirirse, Allah kıyamette en sıkıntılı
anlarda onu sıkıntılardan kurtarır.” (Buhari) buyurmuştur.
Daha pek çok ayet ve hadiste insanlara iyilik yapmak emredilmiş ve bunun
yolları gösterilmiştir.
Bir yoksulun, bir yetimin yedirilip
giydirilmesi, barındırılması nasıl maddî iyilikse, güler yüz ve tatlı sözle
gönüllerinin alınması, sevgi ile başlarının okşanması da bir iyiliktir.
Sevinç ve üzüntülerin paylaşılması iyiliktir.
Hasta, yaşlı ve kimsesizleri ziyâret etmek, hal ve hatırlarını
sormak iyiliktir.
Çevremizdeki insanların yardımına koşmak, bir yolcuya,
bir misafire yardım etmek,ikram etmek iyiliktir.
Sokakta, parkta,
otobüste vs. insanlara zarar verme ihtimali olan bir nesneyi ortadan kaldırmak
iyiliktir.
Hayvanları beslemek, koruyup kollamak, zarar görmelerini
engellemek iyiliktir.
Zarar görme ihtimali olan yoldaki bir salyangozu alıp,
yol dışına daha güvenli bir yer bırakmak iyiliktir.
Kısaca akıl ve vicdanın hoş gördüğü bir şeyi yapmak
iyiliktir. Kötülükten sakınmak ve başkalarına
kötülük yapmamak da iyiliktir. Bütün bu iyilikler de birer "sadaka"dır.
İyiliklerin bir yarış havası içinde yapılması her akıllı
bireyin görevidir. Herkesin yapabileceği bir iyilik mutlaka vardır.
İyilik yapmak ve bu konuda yardımlaşmak kadar,
kötülükten sakındırmak, çevremizdeki bir kötülüğü imkân ve yetkilerimiz dâhilinde
engellemeye çalışmak da görevimizdir
Eğer böyle davranılırsa kötüler ve kötülükler azalır.
İyilik yaygınlaşır. Toplum huzur bulur. Aksine davranış kötülüklerin salgın
gibi her tarafa yayılmasına, toplumun içten çökmesine sebep olur. Bunun içindir
ki dinimiz, iyiliği emir ve kötülükten alıkoymayı (emr bi'l-ma'rûf nehy
ani'l-münker) müslümanların yapmaları gereken en önemli görevleri arasına
almıştır.
Son yıllarda sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla kutsal bir
eylem olan “iyilik etmeyi” de şova çevirdik, sulandırmaya başladık. Yapılan
her “iyilik” (ki bunun iyilik olup
olmadığı tartışmalıdır) kameralara alınmakta günlerce sosyal medyada paylaşılmaktadır.
Hâlbuki genel olarak (karşı tarafın incinmemesi adına)iyiliklerin gizli tutulması
esastır. Kameralar önünde yapılan maddi yardımlar, iyilik yapmanın usulüne
uygun olduğu asla söylenemez. Kültürümüzdeki Sadaka Taşları, ihtiyaç sahibini
incitmeden yardım etmenin en güzel
örneğidir. https://www.sadakatasi.org.tr/page/sadaka-taslari/216 Tarihimizde,Kervansaraylar,
hanlar, imarethaneler, aş evleri,şifahaneler,hayvan bakım evleri, ve daha pek
çok vakıf kurumları iyilik yapmanın eşsiz örnekleriyle doludur.
Bütün canlılara karşı şefkatli olmak, özellikle biz
insanlardan maalesef çok eziyet gören hayvanlarımıza karşı duyarlı olmak
iyiliktir. Hayvanları sevmek, kendi zevkimiz için evde kedi, köpek beslemek
değildir sadece. Bazıları evinde özel
mamalarla kedi köpek beslerken, evinde-bahçesindeki diğer bazı canlıları
zehirleyerek öldürebiliyorlar maalesef. Evinde kedi-köpek beslerken
bahçesindeki canlıları zehirleyene hayvan sever denilebilir mi? Zehirleyip
öldürülenler de hayvan değil mi? Nerde hayvan sevgisi?
Çölde susuz kalan köpeği, ayakkabısı ile kuyudan su çıkartarak sulayan
kişinin iyilik hikayesi ne güzeldir.
Gölde boğulmak üzere olan akrebi eliyle kurtarmaya çalışırken
akrebin tabiatı gereği adamı sokmasına
rağmen akrebi gölden çıkarmayı başaran kişi ne iyi kişidir.
Doğal ortamından ayırdığımız, doğal yollardan beslenmesini
engellediğimiz kedi, köpek türü hayvanların ihtiyaçlarını karşılamamamın da
büyük kötülük olduğu şüphesizdir.
Kanuni Sultan Süleyman, boş zamanlarında Topkapı Sarayının
bahçesinde ağaç yetiştirmekle meşgul olurdu. Bir gün yetiştirdiği meyve ağaçlarını
karıncaların sardığını gördü. Ağaçlara zarar veren karıncaların itlaf edilmesi hususunu
bir tezkîre ile şairane bir dil ile Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye sordu;
“Dırahta
ger ziyan etse karınca
Günâhı
var mıdır ânı kırınca?”
(Eğer
karınca ağaca zarar veriyor, onu kurutuyorsa, karıncayı yok etmenin bir günahı
var mıdır?)
Ebussuud Efendi, zamanın şeyhülislâmıdır. Hiç tereddüt etmeden
ince bir nükteyle sanatkâr bir padişaha,
sanatkarca bir cevap verir;
“Yarın
Hakk’ın dîvânına varınca
Süleyman’dan
hakkın alır karınca.”
Sonuç olarak iyilik yapıyor gibi görünmemeli, iyiliği
yapmalı göstermemeliyiz. Ayırt etmeksizin tüm mahlûkatı sevmeli, hepsine karşı şefkatli, merhametli olmalıyız.
Emri
bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker görevinin yerine
getirilmesi, her Müslüman için, toplum içindeki konumu, yetkisi, maddî ve manevî gücü nispetinde bir sorumluluktur;
Kur’ân-ı Keriminin ifadesiyle “yeryüzüne sâlih kulların hâkim
olması”(Enbiya 21/105) idealine hizmet etme sorumluluğudur bu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder