Bütün dinler, bütün
peygamberler ve bütün kutsal kitaplar hep insanı terbiye etmek için gelmişlerdir.
Eski çağlarda büyük oranda dinlerin yerine getirmeye çalıştığı yeni nesli
hayata hazırlama faaliyeti, günümüzde kurumsallaşmış, modern araç-gereçlerle
donatılmış devlet bütçesinden giderleri karşılanan okullarca yapılmaktadır.
Eğitimin amacı genel olarak, “genç nesilleri toplum hayatına hazırlamak, onlara
yaşamları için gerekli olan bilgi ve beceri kazandırmak, bir meslek
edindirmek...“olarak açıklanır. Eğitimin sistemli olarak yapıldığı yerler ise
okullardır.
Günümüzde hangi alanda olursa olsun,
mesleğinde emsallerine göre daha başarılı olan ve temayüz eden kişilerin
genelde iyi eğitim aldıkları, bunun için de “iyi okul” lardan mezun oldukları
görülmektedir. Bu manada ülkemizde İtü, Odtü, Boğaziçi ve İstanbul
üniversiteleri eskiden beri ön plana çıkmış yükseköğretim kurumlarıdır. İlk ve
Orta öğretim kurumları için de, her bölgede “iyi okul” olarak kabul edilen
okullarımız vardır. Ebeveynler, çocuklarını bu okullarda okutabilmek için,
hatırı sayılır bağışlar başta olmak üzere hemen her yola başvururlar.
Ülkemizdeki tüm okulların müfredatları her seviyede (ilkokul,
Ortaokul, lise ) aynıdır, öğretmenleri
de aynı fakültelerden mezundurlar. Ders kitapları da aynıdır. Okulun fiziki imkânları
ve donanımlarında küçük farklılıklar olabilir anca bu durum okulun akademik
başarısını çok fazla etkilemez. Yani bahçesi derslik ve koridorları daha düzgün
daha bakımlı, teknolojik cihazlarla donatılmış okullarda akademik başarının çok
yüksek olacağı varsayımı pek doğru değildir. Akademik başarıda en büyük pay
(%70-80) öğrenciye aittir, öğrencinin çalışmasına aittir. Akademik başarı için
öğrencinin çok zeki olması gerekmez, başarı için düzenli ve sürekli çalışma
yeterli ve gereklidir. Tabi ki
öğrencinin başarısını motive eden, destekleyen, ona çalışma ortamı hazırlayan
ebeveynin önemi de inkâr edilemez. Ortalama zekâya sahip bir öğrenci her gün
ciddi bir şekilde 3-4 saat ders çalıştığında ülkemizde başaramayacağı sınav
yoktur. Yani “iyi okul” aslında “iyi öğrenci” lerin bulunduğu okul demektir.
İktisatta kullanılan “para parayı çeker”
sözü gibi eğitimde de bir yöredeki “iyi
okul” olarak bilinen okullara bölgedeki “iyi öğrenci” ler gelirler okulun
totalde başarısı artarak devam eder. Kısaca “iyi okul,
iyi öğrencilere sahip okul” demektir. Yani iyi okul yoktur, iyi öğrenci vardır. “İyi okul” olarak bilinen okullar,
daha kaliteli eğitim verdikleri için değil,
“iyi öğrencileri” bünyelerinde barındırdıkları için”iyi” oldukları
unutulmamalıdır.
Eğitim sistemimizdeki akademik
başarının olmazsa olmaz şartı, asgari ortalama zekâya sahip olmanın yanında
sürekli ve düzenli kitap okuma ve ders çalışma alışkanlığı kazanmış olmaktır. Küçüklüğünden beri hemen her gün aksatmadan kitap okuyan ve
düzenli olarak günün 3-4 saatini ders çalışmaya ayırabilen bir öğrencinin
eğitim sistemimizde başaramayacağı sınav yok gibidir. Tabi ki sürekli
çalışma zordur, uzun bir zaman ve çok emek ister, birçok öğrenci bunu doğal
olarak başaramaz. Üstün akademik başarı hedefleyen ebeveynler, çocuklarını
takip etmeli, küçük yaşlardan itibaren kitap okuma ve ders çalışma
alışkanlıklarını onlara mutlaka kazandırmalıdırlar.
Çocuklarının akademik eğitim almasını hedefleyen ebeveynler, daha ilkokulun başından
itibaren işi sıkı tutmalı, “ihaleyi” tamamen okula ve öğretmenlere yıkma
kolaycılığına düşmeden çocuğuyla her daim ilgilenmeli, çocuğunun kitap okuma ve
düzenli ders çalışma alışkanlığı kazanmasını sağlamalıdır. Ebeveynler,
çocuklarıyla derslerin değerlendirmesini yapmak suretiyle öğrenmeyi pekiştirebilirler. İddialı, hedefleri olan bir öğrencinin çalışma
odasında, televizyon, bilgisayar, akıllı telefon vb. cihazlar asla bulunmamalıdır.
Akademik başarıda öğrenci
çok önemlidir, eğitime, öğrenmeye yönelik ilgisi, kaygısı, heyecanı olmayan,
yeterli ve düzenli çalışmayı başaramayan öğrenciden, ne yaparsanız yapın sonuç
almanız mümkün değildirdir. Teknolojik cihazlarla donatılmış en güzel okullar,
özel öğretmenler ve, en pahalı özel okul imkanları da da sunulsa, eğer öğrenci,
kendinden bekleneni yerine getiremiyorsa hepsi boşunadır, asla sonuç alınamayacaktır. “iyi okul” denilen okullara,
değer katanın o okullara gelen “iyi öğrenci”ler olduğu asla unutulmamalıdır.
“Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözü unutulmamalı,
çocukların arkadaş çevresi sürekli gözetlenmelidir. Çocuklar, kendi yaş grubu
akranları ya da kendi yaşlarına yakın kişilerle daha iyi iletişim kurarlar.
Akraba çevresinden, komşulardan, dost ve tanıdıklardan çocuklara idol
olabilecek, çocuklardan bir-iki yaş büyük, düzenli ve sürekli çalışma alışkanlığı
kazanmış akademik başarısı yüksek öğrencilerle çocukların sık sık
görüştürülmesi faydalı olacağı unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder