12 Mayıs 2025 Pazartesi

İyi Okul mu, İyi Öğrenci mi?

 


                                                                                                                                      

          

                    Bütün dinler, bütün peygamberler ve bütün kutsal kitaplar hep insanı terbiye etmek için gelmişlerdir. Eski çağlarda büyük oranda dinlerin yerine getirmeye çalıştığı yeni nesli hayata hazırlama faaliyeti, günümüzde kurumsallaşmış, modern araç-gereçlerle donatılmış devlet bütçesinden giderleri karşılanan okullarca yapılmaktadır. Eğitimin amacı genel olarak, “genç nesilleri toplum hayatına hazırlamak, onlara yaşamları için gerekli olan bilgi ve beceri kazandırmak, bir meslek edindirmek...“olarak açıklanır. Eğitimin sistemli olarak yapıldığı yerler ise okullardır.

 

           Günümüzde hangi alanda olursa olsun, mesleğinde emsallerine göre daha başarılı olan ve temayüz eden kişilerin genelde iyi eğitim aldıkları, bunun için de “iyi okul” lardan mezun oldukları görülmektedir. Bu manada ülkemizde İtü, Odtü, Boğaziçi ve İstanbul üniversiteleri eskiden beri ön plana çıkmış yükseköğretim kurumlarıdır. İlk ve Orta öğretim kurumları için de, her bölgede “iyi okul” olarak kabul edilen okullarımız vardır. Ebeveynler, çocuklarını bu okullarda okutabilmek için, hatırı sayılır bağışlar başta olmak üzere hemen her yola başvururlar.

     

Ülkemizdeki tüm okulların müfredatları her seviyede (ilkokul, Ortaokul, lise )  aynıdır, öğretmenleri de aynı fakültelerden mezundurlar. Ders kitapları da aynıdır. Okulun fiziki imkânları ve donanımlarında küçük farklılıklar olabilir anca bu durum okulun akademik başarısını çok fazla etkilemez. Yani bahçesi derslik ve koridorları daha düzgün daha bakımlı, teknolojik cihazlarla donatılmış okullarda akademik başarının çok yüksek olacağı varsayımı pek doğru değildir. Akademik başarıda en büyük pay (%70-80) öğrenciye aittir, öğrencinin çalışmasına aittir. Akademik başarı için öğrencinin çok zeki olması gerekmez, başarı için düzenli ve sürekli çalışma yeterli ve gereklidir.  Tabi ki öğrencinin başarısını motive eden, destekleyen, ona çalışma ortamı hazırlayan ebeveynin önemi de inkâr edilemez. Ortalama zekâya sahip bir öğrenci her gün ciddi bir şekilde 3-4 saat ders çalıştığında ülkemizde başaramayacağı sınav yoktur. Yani “iyi okul” aslında “iyi öğrenci” lerin bulunduğu okul demektir. İktisatta kullanılan  “para parayı çeker” sözü gibi eğitimde de bir yöredeki  “iyi okul” olarak bilinen okullara bölgedeki “iyi öğrenci” ler gelirler okulun totalde başarısı artarak devam eder. Kısaca “iyi okul, iyi öğrencilere sahip okul” demektir. Yani iyi okul yoktur, iyi öğrenci vardır.İyi okul” olarak bilinen okullar, daha kaliteli eğitim verdikleri için değil,  “iyi öğrencileri” bünyelerinde barındırdıkları için”iyi” oldukları unutulmamalıdır.

 

   Eğitim sistemimizdeki akademik başarının olmazsa olmaz şartı, asgari ortalama zekâya sahip olmanın yanında sürekli ve düzenli kitap okuma ve ders çalışma alışkanlığı kazanmış olmaktır. Küçüklüğünden beri hemen her gün aksatmadan kitap okuyan ve düzenli olarak günün 3-4 saatini ders çalışmaya ayırabilen bir öğrencinin eğitim sistemimizde başaramayacağı sınav yok gibidir.  Tabi ki sürekli çalışma zordur, uzun bir zaman ve çok emek ister, birçok öğrenci bunu doğal olarak başaramaz. Üstün akademik başarı hedefleyen ebeveynler, çocuklarını takip etmeli, küçük yaşlardan itibaren kitap okuma ve ders çalışma alışkanlıklarını onlara mutlaka kazandırmalıdırlar. Çocuklarının akademik eğitim almasını hedefleyen ebeveynler, daha ilkokulun başından itibaren işi sıkı tutmalı, “ihaleyi” tamamen okula ve öğretmenlere yıkma kolaycılığına düşmeden çocuğuyla her daim ilgilenmeli, çocuğunun kitap okuma ve düzenli ders çalışma alışkanlığı kazanmasını sağlamalıdır. Ebeveynler, çocuklarıyla derslerin değerlendirmesini yapmak suretiyle öğrenmeyi pekiştirebilirler.  İddialı, hedefleri olan bir öğrencinin çalışma odasında, televizyon, bilgisayar, akıllı telefon vb. cihazlar asla bulunmamalıdır.

 

Akademik başarıda öğrenci çok önemlidir, eğitime, öğrenmeye yönelik ilgisi, kaygısı, heyecanı olmayan, yeterli ve düzenli çalışmayı başaramayan öğrenciden, ne yaparsanız yapın sonuç almanız mümkün değildirdir. Teknolojik cihazlarla donatılmış en güzel okullar, özel öğretmenler ve, en pahalı özel okul imkanları da da sunulsa, eğer öğrenci, kendinden bekleneni yerine getiremiyorsa hepsi boşunadır, asla sonuç alınamayacaktır.iyi okul” denilen okullara, değer katanın o okullara gelen “iyi öğrenci”ler olduğu asla unutulmamalıdır.

 

“Üzüm üzüme baka baka kararır” atasözü unutulmamalı, çocukların arkadaş çevresi sürekli gözetlenmelidir. Çocuklar, kendi yaş grubu akranları ya da kendi yaşlarına yakın kişilerle daha iyi iletişim kurarlar. Akraba çevresinden, komşulardan, dost ve tanıdıklardan çocuklara idol olabilecek, çocuklardan bir-iki yaş büyük, düzenli ve sürekli çalışma alışkanlığı kazanmış akademik başarısı yüksek öğrencilerle çocukların sık sık görüştürülmesi faydalı olacağı unutulmamalıdır.

6 Mayıs 2025 Salı

Uğurlu mu, Uğursuz mu?

 


 

Uğursuzluk, sözlükte “işlerin ters gitmesine yol açtığına inanılan nesne, olay, fiil ” anlamına gelir. Uğur ise insana mutluluk, iyilik ve şans getireceğine inanılan durumdur.

Eski çağlardan beri insanlar çevrelerinde gördükleri birtakım şeylerde ve tabiat olaylarında uğursuzluk bulunduğuna inana gelmiştir. Çağımızda da bu anlayışı benimsemiş pek çok kişi ve topluma rastlamak mümkündür.

 

Hıristiyan geleneğinde ayın on üçüncü günü, binaların on üçüncü katı, on üç kişinin yan yana bulunması gibi pek çok uğursuzluk anlayışı mevcuttur.

Ortaçağda, ayna kırmak, kara kedi görmek, merdiven altından geçmek, gece tırnak kesmek uğursuzluk olarak algılanırdı..

 

Çin kültüründe dört sayısı ölüm kelimesinin telaffuzuna benzediği için uğursuz kabul edilir.. Kuzeye bakan evlerin, gece havlayan köpeğin, gece tırnak kesmenin, makarnayı keserek yemenin (hayatı kısaltmak anlamına geldiği için) uğursuzluk getirdiğine inanılır. Japonlar’da da aynı sebepten dolayı dört sayısı uğursuzdur. Yemek yeme çubukları yiyeceğe saplanmaz, zira bu hareket sadece ölü ritüelinde yapılır. Kuzeye karşı yatıp uyunmaz. Cenaze arabası geçerken başparmak saklanır.

Güvercin, karga, baykuş ve hüdhüd gibi kuşların uçuşundan uğursuzluk anlamı çıkarma anlayışı eski bir geçmişe sahip olup Bâbil ve Mısırlılar gibi Yahudi ve Hıristiyanlarda da mevcuttu. Câhiliye Arapları kuşların yanı sıra bir kısım özellikler taşıyan insanlarla kulağı yarık, boynuzu kırık hayvanları ve bazı sesleri de uğursuz kabul ederlerdi.

 

Kültürümüzde de, bir binanın çatısına baykuş konması, geceleyin köpek uluması, kapı önünde oturmak, elden bıçak, makas, sabun alınması vb. gibi  uğursuzluk olarak kabul edilen birçok batıl inanış bulunmaktadır. Uğur böceği ismi verilen küçük sevimli böceğin görülmesi de “uğur” olarak kabul edilir.

 

Aslında hiçbir şeyde uğursuzluk bulunmadığı gibi hiçbir şey başlangıçta uğurlu da değildir. Uğursuzluk herkesin kendinde, kendi yorumunda ve anlayışındadır. Eşya kendi kendine uğurlu veya uğursuz olamaz; onun iyi kullanılması hayır, kötü kullanılması şer getirir. Kullanımdan kaynaklanan hataları nesne ve olaylara atfederek onları uğursuz kabul etmek doğru değildir

 

Halk arasında kullanılan, “Uğurlu geldi, uğursuzluk getirdi” gibi sözler birer zan ve kuruntudan ibarettir.

Ay ve güneş tutulması, köpeklerin uluması, baykuşun ötmesi, kedi ve köpeğin yürüyen bir kişinin önünden geçmesi, ayrıca merdiven altından geçmek, salı günü işe başlamak veya yola çıkmak, gece aynaya bakmak, tırnak kesmek,  bazı ayların, günlerin, eşyaların, rakamların, bazı hayvanların, bazı isimlerin vb. şeyde uğursuzluk bulunduğunun kabul edilmesi,  birer batıl inançtır,  şirktir.Ayrıca bir şeyi uğursuz sayma, akla ve bilimsel verilere de aykırıdır.

 

Uğur –uğursuzluk inancı da, nazar, büyü, fal vb. gibi batıl inançlardandır. Kur`ân-ı Kerim`de uğursuzluktan söz eden ayetlerde uğursuzluğun gerçekliğinden söz edilmez, sadece inançsız kişilerin uğursuzluk inançlarına dikkat çekilir. (Yâ-sîn / 13-19; Neml/ 47; A`raf / 131.)

Bir rivayete göre Hz. Peygamber, “Uğursuzluk ancak üç şeyde, atta, kadında ve evde olur” buyurmuştur. (Buhârî, “Cihâd”, 47, “Ṭıb”, 54, “Nikâḥ”, 17)  Bu rivayet hakkında Hz. Âişe’nin görüşü sorulduğunda, “Kur’an’ı Muhammed’e gönderen Allah’a yemin ederim ki Resûlullah böyle bir şey söylememiştir; o yalnız Câhiliye halkının kadınla, evle ve atla uğursuzluk oluşabileceği yolundaki inancını bildirdi” cevabını vermiştir.

 

Sonuç olarak uğur –uğursuzluk inancı da, nazar, büyü, fal vb. gibi batıl inançlardan biridir. Dinle, akılla ve bilimle asla bağdaşmaz Bir şeyin uğur ya da uğursuzluk getirdiğine inanmak şirktir.

Günlük konuşmalarımızda yeni alınan bir ürün, yeni girilen okul, iş,  söz nişan, evlilik vb. cemiyet işlerinde “hayırlı,uğurlu olsun” dileğini sıkça kullanırız.  “Hayırlı olsun” dua cümlesidir, o işin o eylemin o kişiye hayırlar getirmesi için Allaha dua etmektir. “Hayırlı “ kelimesinin yanına eklediğimiz “uğurlu”  eklentisi fazlalıktır, batıldır, kullanılmaması daha uygun olur.