En başta söyleyelim ki, hiç kimsenin hiçbir
insanı, hatta hiçbir canlıyı darp etme,
fiziksel şiddet uygulama, sövme, dövme, hakaret etme vb. hakkı yoktur. Sadece
devletin kolluk kuvvetleri, gerektiği yerlerde, gerektiği kişilere, gerektiği
kadar devlet adına hukuk kralları içerisinde zor kullanabilir.
Belki eskiden de vardı, bu kadar iletişim
gelişmediği için çok duyulmuyor, bilinmiyordu. Son yıllarda medyada, sağlık
çalışanlarına yönelik darp girişimleri sıklıkla yer almaya başladı. Zaman zaman
şiddetin boyutu o kadar arttı ki sağlık çalışanlarının öldürülmesiyle
sonuçlananlar bile oldu.
Sağlıkta şiddetin önlenmesi konusunda Sağlık
Bakanlığı ve TBMM gerekli girimlerde bulundular, ceza hukukunda sağlık
çalışanlarına yönelik şiddet eylemlerinde cezalar ve caydırıcılık artırıldı.
Sağlık çalışanlarına yönelik işlenen söz konusu suçlar için verilen hapis cezalarında
“hükmün ertelenmesi” uygulaması kaldırıldı. (https://kulahukuk.com/blog/saglikta-siddet-yasasi)
Maalesef fiziksel şiddet ve darp konusunda millet
olarak sabıkalıyız. Yarım asrı devirenler çok iyi bilirler ki dayak toplumca
kabullenilmiş “terbiye” ve ”tecziye” etme metoduydu adeta, askerde, okulda, evde, sokakta dayak yemeyen
yok gibiydi.
Durumu normalleştirmek için üretilen “Eti senin
kemiği benim” “Dayak cennetten çıkmıştır” ,” Nush ile uslanmayanı etmeli
tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”, ”Kızını dövmeyen dizini
döver”,” Öğretmenin vurduğu yerde gül biter”,” Çakmaklara gaz, telefonlara
şarj, serserilere dayak farz…”,” Testi kırılmadan, tokadı atacaksın” vb. vecize
ve atasözlerimiz bile vardı. Bu kültürde yetişmiş nesillerin bir çırpıda bundan
kurtulması çok kolay değil, normalleşmenin biraz zaman alacağı kesin.
Bu tür sorunların sadece cezai müeyyidelerle
çözülmesi mümkün değildir. Bir yandan söz konusu suçların cezaları artırılırken
öte yandan da konunun, derinlemesine irdelenerek özellikle sağlık çalışanlarına
yönelik şiddette görece artış varsa bunun nedenlerinin araştırılması ve
çözümler üretilmesi gerekmektedir.
Genelde müşahede edilebilen bazı sebepler şöyle sıralanabilir;
1.Sağlık çalışanları (muhtemelen fazla hasta
baktıklarından) hasta ve hasta yakınlarına yeterince zaman ayıramamakta,
onlarla gereği kadar ilgilenememekte/konuşamamakta, onları yeterince aydınlatamamaktadırlar.
(Özel sağlık kurumlarında sağlık çalışanlarına karşı bu tür şiddet olaylarının görülmeme
sebeplerinden biri ve en önemli sebebi bu olabilir)
2.Sağlık kuruluşlarına gelen hasta ve hasta
yakınlarının stresi, profesyonel sağlık çalışanlarınca profesyonelce
alınamamaktadır.
3.Pandemiyle birlikte hastanelere kabul edilen
günlük hasta sayıları azaltılmış, özellikle bazı bölümlerde randevu bulmak,
muayene olmak oldukça zorlaşmıştır. Bu da hasta ve hasta yakınlarının stresini
yükseltmektedir.
4.Hasta ve hasta yakınları yeterince eğitim almamış,
doğru konuşmasını bilmiyor olabilirler. Ama bu işin eğitimini almış sağlık
çalışanları onlarla polemiğe girmek yerine, bilgi ve birikimleriyle hasta ve
yakınlarını teskin etmeyi başarmalıdırlar. Sayıları az da olsa hasta ve hasta
yakınını azarlayan hatta küfreden sağlık çalışanları hoş görülebilir mi? Şu
doktorun konuşmasına bir bakar mısınız? https://fb.watch/edtzLQYO7V/
5. Sağlıkta, çeşitli gerekçelerle sık sık yapılan iş
bırakma eylemleri de hasta ve hasta yakınlarının stresini yükseltmektedir. Zira
aylar önceden alınmış randevunun günü geldiğinde “eylem” nedeniyle sağlık hizmetinin alınamamasının
makul açıklaması bulunmamaktadır. Bir askerimiz bir polisimiz şehit olduğunda
askerimiz polisimiz iş bırakmadığına göre, bir hakim bir savcımız şehit
edildiğinde adliyeler kapatılmadığına, bir öğretmen öldürüldüğünde ülkedeki 60
bin okulda eğitime ara verilmediğine göre bir sağlık çalışanımız şehit
edildiğinde de hasta kabulleri durdurularak hastaların mağdur edilmesi
savunulabilir bir durum değildir.
6. Meslek örgütü olmasına rağmen
marjinal bir siyasi parti gibi eylemler ve provokasyonlar yapan Türk Tabipleri
Birliğinin tüm söylem ve eylemleri sanki tüm doktorlarımızın görüşüymüş gibi
algı operasyonu yapılmakta bu da ortamı germektedir. (https://www.yenisafak.com/gundem/greve-katilmayi-reddeden-doktor-ttblilerce-hedef-gosteriliyor-3837992)
Sonuç;
Hiç kimsenin hiç kimseye, hatta hiçbir canlıya
şiddet uygulamasının savunulması mümkün değildir. Şiddetin nedenleri bilimsel
metotlarla araştırılmalı çözümler üretilmelidir. Kamu kurumlarındaki, Hizmetlisinden
Genel müdürüne kadar tüm çalışanlar devlet adına iş görmekte, 85 milyona hizmet
üretmek üzere,85 milyon vatandaşın ödediği vergilerden maaşlarını almaktadırlar.
Hiçbir gerekçe vatandaşın hizmet alımına engel teşkil etmez, Hiçbir gerekçeyle
vatandaş kamu hizmetinden mahrum edilerek mağdur edilemez, edilmemelidir.
Meslek odalarının görevi, meslek elemanları ile vatandaş ve devlet arasında provokasyonluk
yapmak değil, meslek gruplarıyla ilgili sıkıntıları ve çözüm önerilerini
dillendirmek olduğu unutulmamalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder