23 Şubat 2022 Çarşamba

İyilik Yapmak mı? İyilik Yapıyor Gibi Görünmek mi?

 


İslam, iyilik yapmayı emreder.

İyi insan; iyilik yapan, insanlığa/insanlara faydalı olan insandır.

İyilik yapmak, her Müslüman’ın dini görevidir. İyilik yapmanın farklı yolları vardır. Kişi, eli, dili ve malı ile iyilikte bulunabilir. İyi insan, sadece kendisi iyi olan değil, aynı zamanda başkalarının iyiliğini de isteyen, onlara iyiliği tavsiye eden, kendilerine iyilik için yol gösteren, kötülüklerden sakındıran, imkânları ölçüsünde ihtiyaçlı insanların ihtiyaçlarını gideren kişidir. Kur’an-ı Kerimde;  "İçinizden, insanları hayra çağıracak, iyiliği emredecek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" debilmektedir. (Âl-i  İmrân, 3/ 104). (emr bi'l-ma'rûf nehy ani'l-münker).


Hz. Peygamber de bir hadisinde “Kim  bir müslümanın sıkıntısını giderip onu sevindirirse, Allah kıyamette en sıkıntılı anlarda onu sıkıntılardan kurtarır.” (Buhari) buyurmuştur.


Daha pek çok ayet ve hadiste insanlara iyilik yapmak emredilmiş ve bunun yolları gösterilmiştir.
 Bir yoksulun, bir yetimin yedirilip giydirilmesi, barındırılması nasıl maddî iyilikse, güler yüz ve tatlı sözle gönüllerinin alınması, sevgi ile başlarının okşanması da bir iyiliktir.

Sevinç ve üzüntülerin paylaşılması iyiliktir.

Hasta, yaşlı ve kimsesizleri ziyâret etmek, hal ve hatırlarını sormak iyiliktir.

Çevremizdeki insanların yardımına koşmak, bir yolcuya, bir misafire yardım etmek,ikram etmek  iyiliktir.

 Sokakta, parkta, otobüste vs. insanlara zarar verme ihtimali olan bir nesneyi ortadan kaldırmak iyiliktir.

Hayvanları beslemek, koruyup kollamak, zarar görmelerini engellemek iyiliktir.

Zarar görme ihtimali olan yoldaki bir salyangozu alıp, yol dışına daha güvenli bir yer bırakmak iyiliktir.

Kısaca akıl ve vicdanın hoş gördüğü bir şeyi yapmak iyiliktir.  Kötülükten sakınmak ve başkalarına kötülük yapmamak da iyiliktir. Bütün bu iyilikler de birer  "sadaka"dır.

İyiliklerin bir yarış havası içinde yapılması her akıllı bireyin görevidir. Herkesin yapabileceği bir iyilik mutlaka vardır.

İyilik yapmak ve bu konuda yardımlaşmak kadar, kötülükten sakındırmak, çevremizdeki bir kötülüğü imkân ve yetkilerimiz dâhilinde engellemeye çalışmak da görevimizdir

Eğer böyle davranılırsa kötüler ve kötülükler azalır. İyilik yaygınlaşır. Toplum huzur bulur. Aksine davranış kötülüklerin salgın gibi her tarafa yayılmasına, toplumun içten çökmesine sebep olur. Bunun içindir ki dinimiz, iyiliği emir ve kötülükten alıkoymayı (emr bi'l-ma'rûf nehy ani'l-münker) müslümanların yapmaları gereken en önemli görevleri arasına almıştır.

 

Son yıllarda sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla kutsal bir eylem olan “iyilik etmeyi” de şova çevirdik, sulandırmaya başladık. Yapılan her  “iyilik” (ki bunun iyilik olup olmadığı tartışmalıdır) kameralara alınmakta günlerce sosyal medyada paylaşılmaktadır. Hâlbuki genel olarak (karşı tarafın incinmemesi adına)iyiliklerin gizli tutulması esastır. Kameralar önünde yapılan maddi yardımlar, iyilik yapmanın usulüne uygun olduğu asla söylenemez. Kültürümüzdeki Sadaka Taşları, ihtiyaç sahibini incitmeden yardım etmenin  en güzel örneğidir. https://www.sadakatasi.org.tr/page/sadaka-taslari/216  Tarihimizde,Kervansaraylar, hanlar, imarethaneler, aş evleri,şifahaneler,hayvan bakım evleri, ve daha pek çok vakıf kurumları iyilik yapmanın eşsiz örnekleriyle doludur.

Bütün canlılara karşı şefkatli olmak, özellikle biz insanlardan maalesef çok eziyet gören hayvanlarımıza karşı duyarlı olmak iyiliktir. Hayvanları sevmek, kendi zevkimiz için evde kedi, köpek beslemek değildir sadece.  Bazıları evinde özel mamalarla kedi köpek beslerken, evinde-bahçesindeki diğer bazı canlıları zehirleyerek öldürebiliyorlar maalesef. Evinde kedi-köpek beslerken bahçesindeki canlıları zehirleyene hayvan sever denilebilir mi? Zehirleyip öldürülenler de hayvan değil mi? Nerde hayvan sevgisi?

Çölde susuz kalan köpeği,  ayakkabısı ile kuyudan su çıkartarak sulayan kişinin iyilik hikayesi ne güzeldir.

Gölde boğulmak üzere olan akrebi eliyle kurtarmaya çalışırken akrebin tabiatı gereği  adamı sokmasına rağmen akrebi gölden çıkarmayı başaran kişi ne iyi kişidir.

Doğal ortamından ayırdığımız, doğal yollardan beslenmesini engellediğimiz kedi, köpek türü hayvanların ihtiyaçlarını karşılamamamın da büyük kötülük olduğu şüphesizdir.

 

Kanuni Sultan Süleyman, boş zamanlarında Topkapı Sarayının bahçesinde ağaç yetiştirmekle meşgul olurdu. Bir gün yetiştirdiği meyve ağaçlarını karıncaların sardığını gördü. Ağaçlara zarar veren karıncaların itlaf edilmesi hususunu bir tezkîre ile şairane bir dil ile Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye sordu;

“Dırahta ger ziyan etse karınca

Günâhı var mıdır ânı kırınca?”

(Eğer karınca ağaca zarar veriyor, onu kurutuyorsa, karıncayı yok etmenin bir günahı var mıdır?)

Ebussuud Efendi, zamanın şeyhülislâmıdır. Hiç tereddüt etmeden ince bir nükteyle  sanatkâr bir padişaha, sanatkarca bir cevap verir;

“Yarın Hakk’ın dîvânına varınca

Süleyman’dan hakkın alır karınca.”

 

Sonuç olarak iyilik yapıyor gibi görünmemeli, iyiliği yapmalı göstermemeliyiz. Ayırt etmeksizin tüm mahlûkatı sevmeli, hepsine karşı şefkatli, merhametli olmalıyız.

Emri bi’l-ma’rûf nehiy ani’l-münker görevinin yerine getirilmesi, her Müslüman için, toplum içindeki konumu, yetkisi,  maddî ve manevî gücü nispetinde bir sorumluluktur; Kur’ân-ı Keriminin ifadesiyle “yeryüzüne sâlih kulların hâkim olması”(Enbiya 21/105) idealine hizmet etme sorumluluğudur bu. 

14 Şubat 2022 Pazartesi

Öğretmenlik Meslek Kanunu


Aylardır konuşulan Öğretmenlik Meslek kanunu nihayet 14.02.2022 tarihinde, 31750 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2022/02/20220214-1.htm) 10 temel maddeden oluşan kanunumuzun  ilk iki maddesinde kanunun amaç ve kapsamı, 7. maddesinde “hükmü bulunmayan haller”, 8. maddenin ilk fıkrasında ”Uzman ve Başöğretmenlik unvanlarından kaynaklanacak  tazminat artışları, 10.maddesinde de ,önceki eğitim kanunlarındaki bazı maddelerin yürürlükten kaldırılması  (14/6/1973 tarihli ve 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 43 üncü ve 45 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır) düzenlenmiştir.

3.maddede öğretmenlik mesleği, 4.maddede öğretmenlerin nitelikleri, 5.maddede aday öğretmenlik, 6. maddede ise “ öğretmenlik kariyer basamakları” düzenlenmiştir. 8. maddenin 2.fıkrasında derece ve kademelerine göre öğretmenler için öngörülen ek göstergeler tespit edilmiş olup, 1.derecedeki öğretmen için 3600 ek gösterge tanımlaması yapılmıştır.

Ancak yürürlük (madde-11)   maddesi ile kanunun  (Uzman ve  ve Başöğretmenlik için tazminatlarda artış öngören  ve  3600 ek gösterge düzenlemesini getiren ) 8. inci maddesinin  yürürlük tarihi ertelenerek, 15/1/2023 tarihine ötelenmiştir.

Kanuna genel olarak bakıldığında; “Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun, öğretmenliğin tanımı, seçimi, nitelikleri, aday öğretmenlik, kariyer basamakları ve ek gösterge düzenlemesinden ibaret olduğu görülür. Ek gösterge düzenlemesi dışındaki tüm maddelerin benzerleri 1739 sayılı  Milli eğitim Temel Kanununda  da yer alıyordu. https://www.lexpera.com.tr/mevzuat/kanunlar/milli-egitim-temel-kanunu-1739 Bu kanunla yeni olarak getirilen sadece 3600 ek gösterge durumudur.

Kanunun “Öğretmenlik Kariyer Basamakları”nı düzenleyen 6.maddesinin 3.fıkrasında   “ Yüksek lisans eğitimini tamamlayanlar uzman öğretmen unvanı için öngörülen, doktora eğitimini tamamlayanlar ise başöğretmen unvanı için öngörülen yazılı sınavdan muaf tutulur.”  ifadesi yer almaktadır. Burada biraz muğlaklık söz konusu olmakla birlikte, kanunda tezli-tezsiz ayırımına gidilmediğine göre, tezsiz yüksek lisans eğitimini tamamlayanlar da bu maddeden yararlanacak gibi görülmektedir.  Bilindiği gibi son yıllarda birçok üniversite tarafından genel uygulamaya aykırı olarak ücreti mukabilinde (uzaktan ya da yüz yüze), “Tezsiz Yüksek Lisans” programları açılmakta, programı tamamlayanlara “Tezsiz Yüksek Lisans Diploması” verilmektedir. Yine öğretmenliğin temel kaynağı olan Eğitim Fakültelerinde öğretmen adaylarına cari müfredat içerisinde verilen Pedagojik Formasyon eğitimini,  eğitim fakültesi dışındaki bazı bölüm mezunları (Edebiyat, Fizik, Kimya, Felsefe, Tarih, İlahiyat vb.) öğretmenlik için öngörülen söz konusu Pedagojik Formasyon eğitimlerini, “tezsiz yüksek lisans eğitimi” adıyla bazı üniversitelerden sonradan almaktalar.. Kanunumuz tezli-tezsiz ayırımı yapmadığına göre fakülte eğitimleri içerisinde pedagojik formasyonlarını alan eğitim fakültesi mezunları direk (sınavsız) Uzman Öğretmen olamaz iken, dışardan pedagojik formasyon eğitimi alarak öğretmen olan eğitim fakültesi dışındaki bölüm mezunları, 10 yıl kıdem şartını tamamladıkları takdirde sınavsız uzman öğretmen olacaklardır ki bu tam bir garabettir.

Ayrıca Yüksek lisans eğitiminde alan sınırlaması da yapılmamış, herhangi bir branş öğretmeni, herhangi bir bilim dalında yüksek lisans eğitimi alması “Uzman Öğretmen” olması için yeterli görülmüştür. Görsel sanatlar öğretmeninin, iktisat alanında, Beden Eğitimi öğretmeninin Kamu yönetimi alanında, Türkçe öğretmeninin İlahiyat alanında……….. yaptığı/yapacağı yüksek lisans eğitimlerinin öğretmenlik niteliklerine nasıl katkı sağlayacağı tartışmalı bir konudur. 

Öncelikle “Yüksek Lisans “ (master) derecesi bilimsel bir paye olup, birçok sınavı (Ales,Yökdil,Bilim Sınavı vs.) aşarak, sınavlarında başarılı olduğu belli bir eğitim sürecinden sonra, bir konuda hazırladığı uzmanlık tezini  bilim adamlarından oluşan bir jüri önünde savunmak ve jürinin onayını almakla elde edilir. Tezsiz Yüksek lisans ile asla bir eşit tutulamaz/tutulmamalıdır. 

Yüksek lisanstan amaç öğretmenliğin niteliğinin geliştirilmesi/yükseltilmesi ise-ki öyle olmalıdır- uzaktan tezsiz yüksek lisans eğitimi ile bunun sağlanabildiği/sağlanabileceğini beklemek makul ve bilimsel bir yaklaşım değildir.

Bu kanunla eğitim fakültesi mezunu öğretmenler, pedagojik formasyonlarını fakülte eğitimleri içerisinde aldıkları için mağdur edilmektedirler.

Sonuç olarak “Dağ fare doğurmuştur”. Kariyer basamaklarındaki sınavsız geçişlerde hakkaniyet sağlanamamıştır. 2005 yılında çıkartılan ve bir defa uygulanan  “Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği”nin 9.maddesinde, sınavsız uzman ve başöğretmenliğe geçişler, ”Alanında veya eğitim bilimleri alanında tezli yüksek lisans veya doktora öğrenimini tamamlayanlar, öğretmenlik kariyer basamaklarında yükselme sınavından muaftır.” şeklinde düzenlenmiş idi. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2005/08/20050813-2.htm)    Uzman Öğretmenliğe sınavsız yükselişte, yüksek lisans eğitiminin 2005 yılında çıkan yönetmelikte olduğu gibi; tezli ve öğretmenin alanında/eğitim bilimleri alanında yapılmış olması şartı aranması doğru olurdu. Bu kanundan “uzaktan tezsiz yüksek lisans” programları açan üniversiteler büyük fayda sağlayacaklardır. Son yıllarda ticari kaygılarla hızla artan üniversitelerin “tezsiz yüksek lisans” eğitimleri (bir milyondan fazla öğretmen iyi bir pazar olduğundan) bu kanunun yürürlüğe girmesiyle katlanarak artacaktır. Yüzbinlerce öğretmenin yoğun talebiyle, “uzaktan tezsiz yüksek lisans eğitimi” için bütün şartlar minimize edilecek,4+4+4+4+2 formülü ile öğretmenler, uzman öğretmenlik sağlayacak diplomaya, üniversiteler de maddi kaynaklarına kavuşacaklardır